Doğa içinde yaşayan insan onun ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla insan da bir doğadır. İnsan bir yandan kendisini doğanın dışına düşünsel olarak çıkarabilirken diğer yandan da kendisi doğanın bir içeriği olarak da görmektedir.
Doğa kültürü de besleyen önemli bir kaynaktır. Bu bağlamda Türk kültüründe doğa gerek İslamiyet öncesi gerekse İslamiyet sonrası sürekli bir ilham kaynağı olmuştur. İslamiyet öncesi göçebe Türk boylarında bu ilkel ilişki ön plana çıkmakla birlikte, ağaç, ırmak, göl, dağ ve hatta belirgin bir şekle sahip kaya parçaları, "Şamanist yer su kültünü" oluşturan kutsal doğa elemanları halini almıştır. Doğa, Türk boyları için sunduğu ürünler ve şaşırtıcı güzelliği ile bir yandan merhametli ve doğurgan bir yaşam kaynağı iken, diğer yandan da fırtınaları, soğuğu, depremleri ve morfolojik oluşumlarıyla acımasız ve cezalandırıcı bir güç niteliğinde olmuştur. Göçebe Şamanlara göre, "dünya ruhlarla doludur. Dağlar, göller, ırmaklar ("yer-su") hep canlı nesnelerdir...ırmak ve göller Şamanistler için yalnız coğrafi isimler değil; konuşan, duyan, evlenen çoluk çocuk sahibi varlıklardır...ruh bizzat dağdır, dağ bizzat ruhtur".
Bu inançta "Ağacın" önemli bir rolü bulunmaktadır. Evliya Ağaç" mitolojisine dair edebiyatlarda, "Dünya Ağacı", "Şaman Ağacı", "Bay Terek" gibi adlara rastlanır. Dünya halklarının mitolojisinde "Hayat Ağacı"; Altay Türk mitolojisinde "Bay Kayınk" ; bazı hikâyelerde ise "Tamir Terek" adları geçmektedir. Dünyanın tam ortasından yükselen bu ağacın kökleri yeraltına iner, dalları ise dünya dağının zirvesine yükselir. Böylece bu kutsal ağaç, dünyanın her üç katını -gök, yer ve yeraltı dünyalarını- birbirine bağlamaktadır.
Galeri Pazar, Pazartesi ve Resmi Tatil günleri hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arası açıktır.