Toronto İstanbul’u ve Bahtı Kara’yı Konuk Ediyor

Bu sene 9-19 Eylül tarihleri arasında 35.’si düzenlenecenek Toronto Uluslararası Film Festivali, Kentten Kente (City to City) bölümünde İstanbul’u ağırlıyor. Festivalin Türkiye’den seçtiği İstanbul vurgusu kuvvetli on film arasında Theron Patterson’ın yazıp yönettiği Bahtı Kara da yer alıyor.

Çekimleri Şişli ve Kağıthane semtlerinde yapılan Bahtı Kara alışılagelmiş İstanbul görüntülerinin yer almadığı, Boğaz’ın veya Beyoğlu’nun kadraja girmediği bir İstanbul filmi olarak festival programcılarının ilgisini çekti. Kentten Kente bölümünün programcısı Kate Lawrie Van de Ven, Bahtı Kara’yı tanıttığı festival programı yazısında filmin katpostalları andıran imgelerden uzak durmasından ve seyirciye alışık olmadığı bir İstanbul portresi sunmasından övgüyle bahsediyor.

Toronto Uluslararası Film Festivali’nin Kentten Kente bölümü için seçtiği diğer uzun metrajlı filmler ise 11’e 10 Kala (Pelin Esmer), 12 Eylül (Özlem Sulak), 40 (Emre Şahin), C-Blok (Zeki Demirkubuz), Çoğunluk (Seren Yüce), Saç (Tayfun Pirselimoğlu), Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim) ve Uzak (Nuri Bilge Ceylan). Programa ayrıca İstanbullu kısa filmler de eşlik edecek.

Bahtı Kara’nın Festival Yolculuğu

Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Uluslararası Bursa İpekyolu Film Festivali’nde yapan ve ulusal yarışmada En İyi Film, En İyi Senaryo ve En İyi Oyuncu ödüllerini alan Bahtı Kara, Nisan ayında Uluslararası İstanbul Film Festivali’ndeki gösteriminin ardından, Mayıs’ta Türkiye’de vizyona girmişti. Geçtiğimiz Haziran ayında 13. Şangay Uluslararası Film Festivali’nde uluslararası prömiyerini yapan Bahtı Kara, Temmuz ayında da Polonya’nın Wroclaw kentinde düzenlenen 10. Era Yeni Ufuklar Uluslararsı Film Festivali’nde Avrupa prömiyerini yaptı. Toronto Uluslararası Film Festivali’ndeki gösteriminin ardından Bahtı Kara Ekim ayında Uluslararası Hamburg Film Festivali’nde ve Kasım ayında da Uluslararası Kaire Film Festivali’nde gösterilecek.

Film Bilgileri:

Sinopsis:
Adnan karısının ölümünden sonra kendini bir türlü toparlayamamıştır ve oğlu Burak’la olan ilişkisi de tökezlemektedir. Babasının bitmeyen melankolisinden bunalan Burak, Can dayısı ve Deniz yengesinin yanında, kuzeni Berk’in arkadaşlığında ev sıcaklığını aramaktadır. Burak’ın geleceği için endişelenen Can ve Deniz, Adnan’ın gündelik hayatın gereklerini yerine getirmesi için çabalamaktadırlar. Fakat Adnan’ın sebep olduğu türlü kazalardan dolayı başının dertten kurtulmaması ve Burak’ın ergenlik halleri Can ve Deniz’in işini daha da zorlaştırmaktadır.