Yüzyıllardır süregelen kadının ataerkil sistem içerisinde yıllarca mücadele etmiş, benliğine, kimliğine, bedenine, ruhuna saygı görmek için çaba harcamıştır ve hala daha günümüzde kadın değer görme çabasını sürdürmektedir. İçinde yaşadığımız çağ, kadının bir meta olarak kullanılmasını ve sömürülmesini, kadının kimliksizlikleştirilmesi gibi durumları hala günümüzde yaşatmaktadır. Bedenin her türlü kazanım kaynağı ve kanıtı sayıldığı çağımızda herşeyin bedende varolduğu, toplum tarafından idealize edilen bir bedene sahip olmak, dış görünüşün insanlar arasında ki bir statü, belirleyici bir duruma gelmesi kadını git gide kendi benliğinden koparmaya başlamıştır. Geleneksel toplumlarda kadın figürü her zaman manipüle edilmiş ve kadın her zaman bedenen varolan ve beden işlevlerini yerine getirmekle yükümlü olmuştur. Toplum baskısı altında biçimsizleşen kadın algısı her geçen gün kadına bakışı küçümseyici bir tavır halini almıştır.
Gölgedeki Kıvrımlar sergisi, beş çağdaş genç sanatçıyı bir araya getirerek beş sanatçının ‘’kadın’’ ve ‘’var olma’’ terimlerinden yola çıkarak kadına ve kadın bedenine farklı bakış açılarını yansıtır. Bu kavramlar etrafında sanatçılar kadının sosyal hayatta maruz kaldığı durumları, şiddeti, gözetlenmeyi, bedenin meta olarak kullanılması gibi konuları eserlerinde konu olarak işlemişlerdir.
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Esra Özkan ve Gencer Uçar’ın düzenlediği Gölgedeki Kıvrımlar Sergisi, beş çağdaş genç sanatçıyı bir araya getirerek beş sanatçının ‘’kadın’’ ve ‘’var olma’’ terimlerinden yola çıkarak kadına ve kadın bedenine farklı bakış açılarını yansıtıyor. Bu kavramlar etrafında sanatçılar kadının sosyal hayatta maruz kaldığı durumları, şiddeti, gözetlenmeyi, bedenin meta olarak kullanılması gibi konuları eserlerinde konu olarak değerlendirdikleri bir sergi olma özelliği taşıyor.
Gölgedeki Kıvrımlar Sergisiyle bir araya gelen beş çağdaş genç sanatçıdan biri olan Ahmet Yörük sergiye toplumsal duyarlılık kapsamında kadın yönelik şiddeti temel alarak çalışmasında fil kalıpları üzerine gazete kâğıtlarını birleştirerek farklı bir teknikle izleyiciye sunuyor. Bike Doğa Başaran ise, kadının bir meta olarak kullanılmasından yola çıkarak ‘’old is the new black’’ serisi ile izleyici karşısına çıkıyor. Cansın Öztürk, bir kadının değişik zamanlarda ve durumlarda portresindeki değişim ve dönüşümleri yalın bir plastik dille yorumluyor. Senem Yaman ise psikanaliz sonucu ortaya çıkmış ve spiritüel yaşamın renklerini içinde barındıran; şuur, zaman, iletişim gibi kavramları kadın bedeni üzerinden yorumluyor. Merve Dündar, insanın toplumla ilişkisini, bireysel ben ile sosyal ben arasındaki sınırları, etkileşimleri, benlik ve kimlik kavramlarını sorgulayarak bu kavramlar etrafında bakış, öteki üzerinden varoluş, bakmak, bakılmak/görülmek (arzusu), gözetlenmek, gözetlemek konularına odaklanmış ve mahremde kalmak ile diğerinin bakışı üzerinden var olmak arasında gidip gelen halleri, pileksi içinde bir duvar enstelasyonu şeklinde sunuyor.
- Yorumlar ve Derecelendirmeler
- Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...