Ahmet Çerkez - Alper T. İnce - Erman Özbaşaran
Evren Sungur - Olgu Ülkenciler - Burcu Yağcıoğlu
“Heavy Burden (Ağır Yük)”, aynı kuşaktan farklı sanat pratikleri üzerinde deneylere girişen 6 sanatçıyı bir araya getiriyor. Ahmet Çerkez, Alper İnce, Erman Özbaşaran, Evren Sungur, Olgu Ülkenciler ve Burcu Yağcıoğlu’nun yakın dönem çalışmalarının yer aldığı sergide, resim, desen, heykel ve video enstalasyon medyumlarındaki işlerle, sanatçının çağın getirdikleri karşısında üstlendiği yükler konu ediliyor.
İçinde bulunduğumuz zaman, şüphesiz dünyanın en korkunç zamanı değil; daha ziyade sürüklenilen bir kötü kader mitiyle insanlığa acıdığımız, hızla çürümeye doğru ilerleyen dünyaya hayıflandığımız ölçüde, duyarlı bir çabaya
girişmenin yerini seyretmeye bıraktığı bir zaman. Sorunun merkezine inilmediği, etrafında dolanarak gündemde tutarmış gibi yapılıp unutturulduğu bir çağdayız. Böylelikle bütün öncelikler erteleniyor. Sanatçı bütün bu olup biteni nasıl izliyor?
Sanat pratiğinin geri plana itildiği ve ortaya konan eserin haricindeki dinamiklerin sanatçı üzerinde gizli bir baskı kurduğu bir zamanda, sanatçının ısrarla üretmeyi ve sorgulamayı sürdürmesi ağır bir yük müdür? Bir yanda çağın kendinden başka herkese yabancı dilini onaylayan, hâkim estetik anlayışını tekrarlayan, muhalif olmayan, politik çıkışlar yaparken sanatsal kaygıyı elden düşürüp yitiren ve iktidara eklemlenen işler... Diğer yanda sanatsal ifadenin dili sertleştikçe izleyicisi azalan, dayatmayı reddeden, özgün diliyle göze hoş görünmediği için hızla silinen işler...
Sanat nesnesinin görülme, gösterilme, maddi olarak değerlenme ve muhafaza edilme gibi sorunları düşünülünce, sanatçının bütün bu etkilerden bağımsız yalnızca kendi üretimine odaklanan bir yaşam kurabilmesi kolay görünmüyor. Özellikle de kültürel ortamın siyasal iktidar tarafından sınırlandığı bir bahçede, sanatçının hem ahlaki çöküntünün kaynağını eşelemeyi hem de inancını yitirmeden, atalete ve umutsuzluğa kapılmadan üretmeyi sürdürmekten başka seçeneği var mı?
Belki de yük, herkesin bir yalana kolaylıkla inandığı bir çağda, anlaşılmayacak, duyulmayacak olma, sesini kaybetme pahasına ısrarla doğruyu haykırmak ve kendine has, özgün bir zemini olmayan üretimin hakikati taşımayacağını kavramaktır.
- Yorumlar ve Derecelendirmeler
- Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...