Rwanda – Temmuz 2015
Bir ülkeye gitmeden önce bizi nasıl bir maceranın beklediğini bilebilir miyiz?
Ruanda’yı çok sıcak bir yer olarak düşüyordum. Oysa, hoş bir ılık hava hakimdi. Sarı, harlı turuncu topraklar... Hayır, yeşildi. Bir çok tepeden meydana geliyordu. 1000 kadar olduğu söyleniyor. Halkı mı? Neşeyle dolu dışa dönük insanlar olmalıydılar. Gerçekten de ev sahiplerimiz çok misafirperverlerdi. Ama bir yandan da ne olduğunu bilemediğim bir şey saklar gibi bir halleri vardı. Bir anlığına belirip yok olan bir gölge gibi.
Daha derine inmek gerekiyordu.
Bu toprakların korkunç bir soykırıma sahne olduğunu unutmamak gerek. Yirmi yıl önce.
Yakından bakıldığında, aslında her şeyde akıl almaz olanın, sözle anlatılamayanın izleri duruyordu.
Ruanda’nın yara almış toprakları incinen çocuklarını nazikçe avutuyor: soykırımdan kurtulanları, aileleri katil damgası yiyenler, AIDS’e yakalanmaktan kurtulanları, ailelerinden geriye kimsesi kalmamış yetimleri, engelleri hala dışlanma gerekçesi olarak algılananları…
Genel anlamıyla “hayatta kalan” sözcüğü kişinin perişanlığını, tükenmişliğini, tökezlemelere rağmen ayağa kalktığı anlamlarını çağrıştırır. Hafızalardan silinmesi imkansız bir yara.
Eğer ki Ruanda’nın bana öğrettiği bir şey varsa, o da şudur; hayatta kalanlar aslında yaşamın ötesinde olanlar, yaşamdan öte olanlardır.
Halbuki herhangi bir şey onu sonsuza dek toprağa koyabilecekken işte karşımda, ayakta...
Gece her şeyi karanlıkta bırakır.
Ve insan bir anlığına sendeler.
Fakat karanlığa direnir.
O, hayatta kalandır.
Biyografi:
11 yıldan bu yana İstanbul’da Fransızca öğretmenliği yapan Hervé Porcher her yıl dünyanın bir başka coğrafyasını dolaşmaktan zevk alıyor. Belki de öğretmen, bir hikaye taşıyıcısıdır. Ve hiç kuşkusuz hikayelere kitaplardan olduğu gibi yeni tanışılan insanlardan da ulaşılır. Hervé Porcher unutmaktan yakındığı için fotoğraflıyor.
Pazartesiden cumartesine çarşamba günleri hariç 09.00- 18.00 arasında açık
- Yorumlar ve Derecelendirmeler
- Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...