Galeri İlayda 1 Temmuz – 4 Eylül 2015 tarihleri arasında “SUMMER COLLECTIVE” isimli grup sergisine ev sahipliği yapacak.
Tüm sezon boyunca eserlerini sergilediğimiz, solo sergilerini düzenlediğimiz sanatçılarımızdan Ardan Özmenoğlu, Atilla Galip Pınar, Aysel Alver, Barış Cihanoğlu, Caner Şengünalp, Damla Özdemir, Derya Özparlak, Gazi Sansoy, Kerim Yetkin, Nurdan Likos ve Özcan Uzkur’un işlerinin yer aldığı sergide, sanatçıların son dönem işleri izlenebilir. Eğer sanatçılarımızın son yapıtlarını merak ediyorsaniz veya solo sergilerini kaçırdıysanız, sizleri yaz boyu devam edecek olan sergimizi ziyarete bekliyoruz.
Ardan Özmenoğu, alışılmış kalıpların dışında özgün fikir ve tekniği ile öne çıkan sanatçılarımızdan biri olarak özgün baskı tekniğiyle buluşturduğu post-it notlar ile yarattığı eserleri , heykelleri ve enstalasyonlarıyla tanınmaktadır. Rögarın Altındakiler” adını verdiği üç boyut izlenimli, çok-katmanlı, izleyiciyi eserin karşısında tutsak bırakan eserler üretmiş olan sanatçı, alışılagelmiş, yürürken gözümüzün alıştığı obje ve nesneleri, sabit hallerinin dışına çıkarak yorumlarken, geleneksel formundan çıkararak geometriye sunduğu bu simgeler üstünden aynı zamanda kendisini ve bizi tanımlıyor. New York rögar kapakları çalışmalarının haricinde sergide cam heykeli de görülebilecek.
Atilla Galip Pınar resimlerinde çoğunlukla kendi iç yolculuğunun ve varoluş sorgulamalarının yansımalarını izleyiciyle paylaşıyor. İnsan ve doğa ilişkisini temel alan, duygusal anlamda loş olarak tanımlanabilecek fakat bütünüyle pesimist olmayan bir yaklaşımın görüldüğü eserler, özellikle günümüz insanının maddeselliğe indirgenmiş genel bilinç düzeyine eleştiriler yöneltiyor.
Aysel Alver, “Ahlaki çürüme ne zaman ve nasıl başlar? “ sorusuyla yola çıkarak, bu çürüme sürecini insan ve değerleri bağlamında “agoni” bir zaman dilimi olarak yorumlamaktadır. Alver kesintiye uğrayan modernleşme ve aydınlanma sürecini dengesi bozulmuş hümanizm anlayışı ve deforme olmuş ahlaki ve etik değerler üzerinden tarif etmektedir. Bireylerin çocukluktan itibaren psikoseksüel gelişim süreçlerinin baskılanması veya müdahaleye uğraması ve evrensel ahlaktan mahrum bırakılarak yetiştirilmesi bu sürecin koşullarını hazırlamıştır. Toplumsal bir mesele haline gelen bu türden müdahalelerin yarattığı deformasyon ile ortaya çıkan patolojik denilebilecek kişiliklere dikkat çekmek gerekir. Benzer biçimde, bu yaptırımların daha sonraki süreçlerde özel ve kamusal alanlarda pekiştirilmesi yaşanan tahribatı derinleştirmektedir.” diyen Alver “agoni” bir zaman dilimi olarak betimlediği bu türden ahlaki ve etik değerlerin yitimini galeri mekanında sergilediği eserlerde gerçekleştirdiği psikanalitik bir yaklaşımla izleyiciye deneyimletmek istemektedir.
Barış Cihanoğlu, evrensel temaları kişisel üslubu ile irdeleyerek sanatına sürekli yenilikler katan, üretkenliği ve yaratıcılığı ile izleyenleri şaşırtmaya devam eden bir sanatçı olarak bu sene ilk defa tuval dışı bir yüzey üzerinde ürettiği resimleri ile izleyici karşısına çıkmıştı. Ali Gradiva Şimşek’in ‘’Bölünemeyen Ayrılık’’ makalesinde kalame aldığı gibi ‘’Sanatçı, uzun bir süreçte alt yapısını oluşturduğu yeni eserlerinde, yakarak kömürleştirdiği ahşapları tuvale dönüştürüyor, bu çalışmalarında yanmış ahşabın yüzeyi üzerinde oluşan isli siyah renk ve yanma sonucu belirginleşen dokular resimlerinin alt yapısını oluşturuyor. Resimlerinde siyah renk olarak görülen alanlar, yakılan ahşabın kömürleşmesi sonucu elde edilirken, figürlerin diğer kısımları yağlıboya tekniği ile renklendirilerek oluşturulmuş.’’ Sanatçının hem ahşap hem tuval resimlerinde son yıllarda uyguladığı ‘’kaymalar’’ ve sıra dışı ‘’çekilmeler’’ sergilenen eserlerde görebileceksiniz. Figürlerin, sadece baş kısımlarından belirli bir yöne doğru çekilmeleri, geçen zaman ile birlikte insanın mental dönüşümüne işaret ediyor.
Caner Şengünalp, heykeli insan yaşamını süslemek için değil, değiştirmek ve bilgi aktarımını sağlamak için yapan sanatçı, uygulamalarını bu yönde tasarlar. Özellikle kentsel mekanlar için heykeli bir mekan kurucu öğe olarak üretir ve mekânsal bağlamın taşıdığı anlamı sorgulayarak, izleyicinin yapıtın aktif bir tamamlayıcısı olmasına, mekânsal belleğin yapıtın oluşum sürecine katılmasına dikkat eder. “Maket” ölçeğine indirgenmiş figürler, büyük bir tiyatro sahnesi gibi düşünülen, her gün daha da büyüyen ve dönüşen İstanbul’un birer aktörleri olarak bu dev sahnede yerlerini almaktadırlar.
- Yorumlar ve Derecelendirmeler
- Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...