Ressam Esra Üner’den Saf Bir “Aşk”
7- 12 Aralık 2004 tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayın’da gerçekleşecek olan 3. Sanat Fuarı’na Galeri Ünver ile katılan Esra Üner, “Aşk” temalı bu 5. kişisel sergisinde semazenlere ve Mevlana felsefesine yoğun bir bakış sunuyor.
Mevlana şiirlerinde aşktan söz eder çünkü ona göre “aşk” yaratıcının vasıflarındandır. İnsan, neyi kimi severse sevsin bu aşk aslında gerçek varlığadır. “Aşk bir haldir, anlatılmaz, yaşanır” diyen Mevlana, “Aşk diyorsunuz, nedir bu aşk dediğiniz?” diye soran bir müridine “Ben ol da bil” demiştir.
Ressam Esra Üner, daha önceki eserlerinde de izlerini ve yansımalarını taşıyan “aşk ve arınma” kavramlarına bu 5. kişisel sergisinde tamamen teslim oluyor. Bugüne kadarki tüm çalışmalarında içsel yolculuğa, içsel güçlere ve içsel ışıkların yansımasına odaklanan Esra Üner şimdi semazenlerin dönüşündeki arınmaya, martıların hareketindeki gizil anlama, ney sesindeki saflığa, renklerin anlamlarına ve yoğunluğuna, başlangıç ve sonun ötesindeki başlangıca, aşkın en yücesine yoğunlaşıyor.
“Ey gün gel, zerreler dans ediyor
Esrimiş ruhlar dans ediyor
Eğil kulağına söyleyeyim
Nereye götürüyor sema”
Mevlana
Bugüne kadar, figüratif ve sürrealist bir yaklaşımın izlerini taşıyan eserlerine isimler vererek düşünceleri yönlendirmekten kaçınan Esra Üner, şimdi de örtülü anlamlar içermeyen, herhangi bir açıklamanın duyguları yoğunlaştırmaktan ziyade eksilteceği apaçık bir konuyla yansıtıyor kendini. Oldukça net bir iletişim kuruyor eserleriyle. Eserlerin merkezinde yer alan semazenlerle, Esra Üner dolambaçlı yollara sapmadan doğrudan dinlerin felsefesine, Mevlana ve öğretisine, tüm aşkların en yücesi olan “aşk”a götürüyor. Yoğun, iz bırakan, içine alan, alıp götüren duru bir his yayılıyor eserlerden. Renkler dönüyor, huzur veriyor, derinleştiriyor ve aşka ulaşıyor. Sadece boyunlarına bağladıkları fularlarla ayırt edilebilen kadın semazenlere de yer veren Esra Üner, bu manevi yolculukta kadın ve erkek farkı olmadığını hatırlatıyor. Mevlana felsefesinde, insanın ne cinsiyeti, ne milliyeti, ne de dini önemlidir, tüm insanlar aynı Tanrı’nın kullarıdır çünkü.
“Gerçeği arayan kişinin dünyadan ve dünya nimetlerinden kaçınmasına gerek yoktur çünkü dünya Tanrı’nın tezahürüdür.”
Klasik boyutların yanı sıra, başlangıcı ve sonu belli olmayan bir form olan, dünyayı simgeleyen yuvarlak, oval ve üçgen tuvalleri de tercih eden Esra Üner, tuval üzerine karışık teknik uyguluyor. Tuvalle yağlı boya arasında, farklı boyaların ve ebru sanatının oluşturduğu bir doku yaratıyor. Bu doku, eskimiş ve çatlamış bir etki sunarak, soluk alan, yaşlanan, arınan, ölen ve doğan yüzeyler yaratıyor. Ebru sanatının yanı sıra hat sanatından da parçalar taşıyor eserler. Hat sanatının apayrı bir öğreti olduğunu ve hala öğrenmekte olduğunu özenle belirten Esra Üner, aynı titizliği Mevlana ve felsefesi için de gösteriyor. Böylesine derin bir konunun henüz sığ sularında olduğunu ve önünde uzun bir yolculuğun, yarının, dünyanın ve aşkın olduğunu belirtiyor.
“Dün dünle gitti cancazım, artık yeni şeyler söylemek lazım”