Ece Kalabak yeni resim serisiyle, çağdaş resim sanatı içinde dışavurumcu tarzda işleri biraraya getiriyor. ALAN İstanbul ana mekânında az sayıda ancak her biri uzun süreli bir izlenim sunan, yoğun detaylarıyla izleyiciyi resmin içine çeken ve orada tutan çalışmaları kendi içlerinde bir diyalog oluşturacak şekilde sergilenecek. Sanatçının yoğun duygusal ve düşünsel süreçlerinin, bir yandan karamsar diğer yandan coşkulu ve olumlayıcı karşıtlıklarla ortaya çıkan dışavurumu, etkileyici bir resim anlayışının ve tanımlanması güç bir estetik dilin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Deniz Üster’e göre;
Ece Kalabak’ın çağrışıma açık resimleri duygusal bir kamburun etrafındaki anlatıları detaylar çerçevesinde şifreliyor. Duygusuzluk ve çözülme kendiliği kuşatmaktadır. Karakterlerinin absürt bir dünyada varolduğu işleri derinden varoluşçudur. Başkalarının yükünü taşımak birbirleriyle yer değiştirebilir bir biçimde hem bir sınırlama hem de özgürlük koşulu olarak Kalabak’ın işlerinde verili bir gerçekliktir. Yarattığı kötücül dünyalar haylaz bir mizahın ev sahibidir, renklerinin titreşimi karanlığın kokusunu bastırır. Karanlık olmalarına rağmen Kalabak’ın resimlerinde çaresizliğe yer yoktur. Kademeli olarak siyah bir ifşayı doğuran yarısaydam bir dönüş alır. Bu sergi, tam da bu dönüşün, alegorik bir hafiflemenin manifestosudur.
Körleştiren perde nihayet kalktı. Beklentilerin artık ağırlıklarının taşıyıcısı olması beklenmiyor. İşte bu yük diğerlerinin yüküdür insanın sırtına yüklenen, onlar tarafından rahatsız edilip kurutulduktan sonra. Taşıyıcıyı boşluğa gebe bırakıp ‘amaçsızlığa’ zorlayan da aynı yüktür.
Yine de perde artık kalktı ve safralar atıldı. Hafifleme.