Labirent Sanat, 18 Nisan – 1 Haziran 2024 tarihleri arasında Emre Celali’nin “Doğaya Uygun Yaşamak” isimli kişisel sergisini duyurmaktan mutluluk duyar.
Aristoteles, insanın en yüksek ve iyi durumuna eudaimonia demiştir. Antik Yunan geleneğinde etik ve siyaset felsefesini içeren pratik felsefenin amacı bu durumun ne olduğunu ve bu duruma nasıl erişilebileceğini bulmaktır. Sokrates'e göre eudaimonia için sadece erdemli olmak gerekli ve yeterli iken Stoacılara göre eudaimonia için doğaya uygun yaşamak gerekmektedir.
Emre Celali’nin Eudaimonia düşüncesi ekseninde kurguladığı “Doğaya Uygun Yaşamak” sergisindeki resimlerinde doğal olan ile doğaya uygun yaşamak arasındaki ayrım işlenirken, kainatın ve zamanın kapsamlı ilişkisine de bakılmaktadır.
Doğadan hareketle yola çıkılan çalışmalarda zaman, mekan ve boşluğun kişiler tarafından şekillendirilmesi işlenmiştir. İnsanlar çağlar boyu kendileri arasında birbirleriyle bağ kurmak amacıyla yeni yollar oluşturmuştur. Yolcusu oldukları bu bağlar etkileşimi artırdığı gibi kendi içlerinde de bir kopuşu meydana getirmiştir. Aynı zamanda kopuş şeylerin sonu olurken yeni oluşumları meydana getirmiştir. Bulunan yeni yöntem ve araçlar, insanlar arasındaki bağlar sayesinde daha hızlı gelişimi tetiklemiş ve güç ortaya çıkmıştır. Bireylerin ve toplumların bir arada kalma ve yaşama çabaları, asırlardır birbirlerine karşı üstünlük kurma yarışının yanında doğaya karşı da üstünlük kurmaya dönüşmüştür. Fakat doğaya uygun yaşama ilkesi insan doğa ilişkisi kadar insanlar arası ilişkiler için de geçerlidir “tüm insanlar doğa karşısında eşittir ve doğanın bir ürünüdür”.
İnsan için olduğu kadar resimlerde de tabiatın oluşumu kapsamlı tinsel bir ifadedir. Yeryüzünün toplumları benzer ruhsal esemeyle coğrafyayı geliştiren/dönüştüren ya da yön veren ölçütlere sahiptir. Fakat şeylerin yaygın kainatı ve mutlak oluşu ile bütünlenen, ileriyi kurgulamak için ateşin kontrolüyle başlayan kaçınılmaz güç, toprakta suda ve havada kimi zaman yankılanırken kimi zaman da doğalarını bastırmıştır.
Günümüze değin insanların, doğaya uygun olanın yerine, uyuma ve düzene duyulan arzularının gelişmesi doğal olana zarar vermiş ve doğanın bir parçası olarak kendi benliklerini de kaybetmiştir. Bu yozlaşma sonucunda tarihte birçok kez kişilerin tekrar doğaya uygun yaşama konusunu ele almasıyla toplum kendini yenilemiş ve ilerlemiştir. Doğal olan ile yapay olan arasındaki doğaya uygun olan, tarihin bize bıraktığı izlerde de görülmektedir.
Celali’nin “Doğaya Uygun Yaşamak” sergisinde yer alan işlerinde; günlük yaşam, yollar, araziler, yerleşim yerleri, ulaşım araçları ve yapıların tasviri ile aslında “yaşam sanatı”nı sürdürebilme yetisine sahip insana ait manzaraların gerilimli dingin atmosferine bakış atılmaktadır. Bizlerin birer otoportresi olan bu manzaralarda yapaylıktan uzaklaştıkça doğanın büyülü atmosferine tanıklık ederiz. Toplumun tehlikeli psikoloji manzarası yerini ait olduğumuz tekinsiz doğaya bırakır.
Emre Celali’nin son dönem işlerinin yer aldığı “Doğaya Uygun Yaşamak” isimli kişisel sergisini 1 Haziran’a kadar Labirent Sanat’ta görebilirsiniz.