Hoca Ali Rıza Retrospektif Sergisi

Tarihler: 10 Eylül 2005 Cumartesi ~ 06 Kasım 2005 Pazar 10 Eylül-6 Kasım 2005

Yer: Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu

Adres: Dolmabahçe, Beşiktaş İstanbul

Telefon: 0212 236 90 00

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr Eyl 10, 2005 ~ Kas 6, 2005
Hoca Ali Rıza Retrospektif Sergisi
10 Eylül - 6 Kasım 2005


Yapı Kredi Kültür Merkezi ve TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı işbirliğiyle Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda açılacak Hoca Ali Rıza Retrospektif Sergisi, sanatçının 250’yi aşkın eserini ilk kez bir araya getiriyor. İstanbul peyzajlarıyla ünlü Hoca Ali Rıza’nın 75. ölüm yıldönümüne rastlayan bu sergi, 10 Eylül - 6 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilir.

Üstün gözlem gücü ve sanat tutkusuyla kişisel üslubunu oluşturmuş ilk Türk ressamlarındandı Hoca Ali Rıza Bey. Doğayı en büyük öğretici olarak kabul eden sanatçının gözlem yeri ise İstanbul’du. En çok da Üsküdar... Bu yüzden genelde ‘İstanbul’, özelde ise ‘Üsküdar Ressamı’ olarak tanınır. Gelin şimdi, İstanbul’un kaybolan kültürel değerlerini belgesel bir yaklaşımla ölümsüzleştiren Hoca Ali Rıza’nın eserleriyle bir tarih yolculuğuna çıkalım... Ölümünün 75. yılında onu da anarak...

SANATA ADANAN 47 YIL
1858’de Üsküdar’da dünyaya gelen Ali Rıza Bey’in resim yeteneği çocuk yaşlarda fark edilir. Bunda babasının hat sanatıyla olan uğraşısının etkisi büyüktür kuşkusuz. Üsküdar Rüştiyesi’nde başlayan resim merakını, Kuleli Askerî İdadisi ile Mekteb-i Harbiye-i Şâhâne’de de sürdürür Ali Rıza Bey. Bu sırada Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid ve Mösyö Gués gibi seçkin hocalardan eğitim alır. 1884’te Harbiye’den Mülâzım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle mezun olur ve ‘Resim Muallim Muavini’ göreviyle, Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığına atanır. 1911’de Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle emekli olur; 1909-1912 arasında da Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Başkanlığı gibi önemli görevler üstlenir. Kırk yedi yıl boyunca eğitimcilik ve ressamlık yapan sanatçı; peyzaj, natürmort, hayali elvah gibi üç alanda, karakalem, füzen, pastel, suluboya, yağlıboya gibi birçok tarzda üretimde bulunur. Sayısız öğrenci yetiştiren sanatçı mütevazı, sabırlı ve hoşgörülüdür; bu özelliklerinden dolayı da öğrencileri ve dostları ona ‘Hoca’ sıfatını yakıştırır.

KÖŞE BUCAK İSTANBUL
Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı çalışma temposuyla, -beş bin gibi bir sayıya ulaşan- çok sayıda İstanbul peyzajı betimleyen Hoca Ali Rıza, kentin mahallerini, Üsküdar’dan Bebek’e, Arnavutköy’den Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlamıştır ömrü boyunca. “İslâm ve Türk âleminin bediî (estetik) zevklerinin kemâlini gösteren eserleri toplamaya ve bunu bir meslek ittihaz ederek (sayarak), onda ihtisas sahibi olmayı gönlümce pek muvafık buluyorum” diyerek betimlerinde tarihi dokuya özel bir önem verdiğini belirtir. Cami, çeşme, dergâh, tekke, türbe, sebil, harabe, mezarlık, köprü, konak, kule, eski konak, eski evler gibi, tarihi ve mimari özellikleri bakımından o gün için sıradan sayılabilecek konuları tutkuyla sürdürür. Sanatçı ayrıca, çarşı, çeşme, kahvehane gibi mekânlarda geçen yaşam tarzını da inceler; kahvehanelerde kullanılan fincan, cezve gibi gündelik yaşama ilişkin kültürel objeler; çarşı-pazar alışverişleri, sokak satıcıları gibi günlük yaşamdan kesitler de konuları arasındadır...
Hoca Ali Rıza, çağdaşı sanatçıların çoğundan uzak kalmasına karşın, Hüseyin Zekâi Paşa ve Süleyman Seyyid Bey gibi Harbiyeli ressam dostlarıyla doğanın ıssız köşelerini de betimlemekten büyük zevk almıştır. Peyzaja çıkarken resim gereçlerinin ve acil ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin bulunduğu ‘kırk anbar’ adlı çantası hayli ünlüdür. Çalışırken, çevresine toplanan çoğunluğu çocuk izleyicilerine engel olmaz, onların da günün birinde ressam olabileceklerine ihtimal verirdi. “Ressam hayatından hakkıyla faydalanır. Çünkü eline almış olduğu bir çiçekte bulunan renk ve şekilleri, aralarında olan ahengi görüp düşünerek, tabiatta mevcut ilâhî kudreti idrak eyler. Bu zevkin vereceği ferahlıkla tabiidir ki; hayatından istifade etmiş olacaktır” diyen sanatçı, doğayı mistik bir ruhla yorumlamış ve doğa karşısındayken vecd halinde çalışmıştır.

HEM SANAT ESERİ HEM DE BELGE
Yaşamı ‘ressamlar diyarı’ Üsküdar’da geçen Hoca Ali Rıza Bey, Doğancılar Mahallesi’nden Hüseyin Zekai Paşa’nın konağındaki bir odadan Yeni Camii Sebili’ne, Doğancılar’da eski tarz dükkan kepenklerinden Ayazma’da Kaptan-ı Derya Hacı Vesim Paşa’nın yalısına kadar birçok tarihi yapıyı resmetmiştir... Sanatçı ayrıca, önemli gördüğü yapıtlara tarih atmayı ve kısa notlar almayı da ihmal etmemiştir. Bu bakımdan aynı zamanda belge değeri taşıyan İstanbul görünümleri arasında, Üsküdar’a ait betimlerin hayli fazla olduğu söylenebilir.
Yapıtlarında; daracık sokaklar, yıkılmak üzere olan eski ahşap binalar, samimiliğin ve sıcaklığın örneği olan birbirine yaslanmış cumbalı evler, cami, çeşme ve mezarlıklarla geçmişin hayal olan sembolleri görülmektedir. Bütün bu çevrelerde, geleneksel Osmanlı-Türk yaşamını dile getiren Hoca Ali Rıza, İstanbul’u bir Türk şehri kimliğiyle betimlemiştir. Semt dokusunu gösteren yapıtları, yaşanılan çevrenin sosyo-ekonomik durumu ve kültürel yaşam ortamı hakkında da ipuçlarıyla doludur. Sanatçının yapıtlarının incelenmesiyle ayrıca, günümüzde değişime uğrayan mimari yapılar oldukça rahat bir şekilde fark edilebilir.

‘MÜEBBET’ RESSAM...
Hoca Ali Rıza’nın yapıtlarına baktığımızda onun İstanbul’un deniz sahillerini de çokça betimlediğini görüyoruz. Çünkü onun için Boğaziçi ayrı bir öneme sahipti. Boğaziçi’nin tarihsel öneme sahip yalılarını, bahçelerini zevkle resmeden Hoca Ali Rıza, özellikle Kanlıca, Anadoluhisarı, Kandilli ve tepelerinin yalılarla, kahvehanelerle olan samimiyetini belirleyen çok sayıda yapıta imza atmıştır. Marmara Denizi de, sanatçının İstanbul’da betimlemekten hoşlandığı yerler arasındaydı. Eserlerinin bazılarında Fenerbahçe kıyıları, deniz feneri, Şirket-i Hayriye vapurlarıyla denizden karaya doğru ilerleyen kayık ve içindeki figürlerle günlük yaşam arasında bağ kurulmuştur.
20 Mart 1930 tarihinde beyin kanaması sonucu aramızdan ayrıldı Hoca Ali Rıza Bey... Ama o; “Bu hocayı bulsam da elini öpsem. O ne şair ve ne nezih bir hilkat. O, İstanbul’un dertsiz günlerinin zevk ve sefasını, sanatını, şiirlerini, hayatını, havai nesimini (havasını) Nedim’in cemiyetiyle ihya eden tabiatla, çiçekle, kelebekle, güzel elleriyle oynayan kızlar gibi rakslarıyla şiirler irşat eden hocayı sathezar (bin kere) tahsin ederim (överim). Velev üslubu eski olsun her zaman taze bir şevk icad ediyor. Şair Fuzûlî unutulmadığı gibi, Ali Rıza Bey de müebbettir” diyen Halife Abdülmecid Efendi’nin belirttiği gibi, ‘unutulmaz’ bir sanatçıdır...

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

Aile Eğlencesi Atölye Kurs Bale Çocuk Oyunları Dans Haberler Foto Galeri Video Galeri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT