Jake ve Dinos Chapman İkilisi Arter’de
Küratör: Nick Hackworth
Jake ve Dinos Chapman’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergileri “Anlamsızlık Âleminde” başlığıyla 10 Şubat – 7 Mayıs tarihleri arasında Arter’de yer alacak. Küratörlüğünü Nick Hackworth’un yaptığı sergi, sanatçıların yeni ve az görülmüş işleriyle “Cehennem” [Hell], “Chapman Aile Koleksiyonu” [The Chapman Family Collection] ve “Gün Gelecek Sen De Sevilmeyeceksin” [One Day You Will No Longer Be Loved] gibi ikonik serilerinden başlıca yapıtları bir araya getiriyor. “Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos Chapman’ın hayli kötümser sanatlarına ve düşüncelerine genel bir bakış imkânı tanıyor. Günümüz kültürünün köşe taşlarını oluşturan pek çok inancın altını hicivle oyan bir yergiyi ve çelişkili işaretleri devreye sokan Chapmanlar, günümüzün en sert şekilde meydan okuyan sanat pratiklerinden birine sahipler.
“Anlamsızlık Âleminde”, “Cehennem” serisindeki en büyük parça olan “Tüm Kötülüğün Toplamı” başlıklı görkemli yapıtla açılıyor. “Tüm Kötülüğün Toplamı”, içinde olağanüstü bir titizlikle işlenmiş absürd, gerçeküstü ve vahşet dolu sahnelerin betimlendiği dört büyük camekândan oluşuyor. Binlerce Nazi askeri maketinin yanı sıra Chapmanların diğer yapıtlarında da sıklıkla karşımıza çıkan Hitler ve Roland McDonald gibi figürler de bu eserde dikkat çekiyor. “Cehennem” serisine ait ilk yapıtın (Bu ilk yapıt Londra’daki bir sanat deposunda çıkan yangında kül oldu) tamamlandığı 2000 yılından bu yana büyük tartışmalara yol açan seri, kimi zaman savaşın tasvirine duyulan derin hayranlığın veya şiddetin utanmazca sıradanlaştırılmasının tezahürü olarak yorumlandı. Chapmanlara göre ise seriye böyle tatsız anlamlar yükleniyor olması bir tür histeriye ve miyopluğa işaret ediyor. Aynı katta “Cehennem” serisindeki diğer büyük ölçekli yapıtlardan “Neşesiz Ayaklar” ve “Başka Türlü Kuleler” de yer alıyor. Sanatçıların “Cehennem” serisi ilk kez Arter’deki sergide bu denli yoğun bir biçimde gösteriliyor. “Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos Chapman’ın bu meşhur ve tartışmalı serisinden bugüne kadar en fazla sayıda yapıtın bir araya getirildiği sergi oluyor.
Birinci katta retrospektif sergi fikrinin hiciv yüklü bir taklidi olan “RETROSBOKTİF” isimli yerleştirme ve Chapmanların en erken dönemlerinden “Sanatçıyız Biz” başlıklı işlerini yeniden yorumladıkları bir neon çalışma öne çıkıyor. İkili, “Anlamsızlık Âleminde” için ilk kez bir neon yapıt ürettiler. Ortak çalışmalarının ilk ürünü olan 1991 tarihli “Sanatçıyız Biz” başlıklı metin çalışmasını yeniden canlandıran bu neon yapıt, ilk defa Arter’deki sergide gösteriliyor. Jake ve Dinos Chapman’ın, kendi deyişleriyle, “kültürel değeri sıfır olan” işler üretme arzularının ve aynı içeriği tekrar tekrar geri dönüştürme taktiklerinin doğrudan bir yansıması olan “RETROSBOKTİF” ise başlıca yapıtlarının kaide üstüne oturtulmuş mukavva maketlerinden oluşuyor. Chapmanların en ikonik işlerinden biri kabul edilen “Savaşın Felaketleri” serisinden “Yaraya Tuz” isimli çalışma da aynı katta yer alıyor. “Yaraya Tuz” Francisco Goya’nın 80 parçalık orijinal gravür dizisine sanatçıların suluboyayla yaptıkları müdahalelerden oluşuyor. Aralarında Jake ve Dinos Chapman’ın gençlik yıllarında ürettiği bazı nadir parçaların da bulunduğu, 1971–2013 yılları arasında üretilmiş yaklaşık 100 parçadan oluşan çalışma arşivleri de bu katta sergileniyor.
“Anlamsızlık Âleminde”nin, Jake ve Dinos Chapman’ın Londra’daki The Serpentine Gallery'de gerçekleştirdikleri “Gelin Görün” [Come and See] başlıklı sergiden esinlenerek yerleştirilen son katı, “beyaz küp” şeklinde idealize edilen sergi mekânlarını, zarafet ve incelik içinde düzenlenen sergileri hedef alıyor. İki boyutlu çalışmalar ve heykellerle tıka basa doldurulmuş kaotik bir ortam olarak tasarlanan bu kat, altüst edilmiş bir depodan çıkanlarla hazırlanmış gibi duruyor.
Jake ve Dinos Chapman
1990’da Royal Academy of Arts’tan birlikte mezun oldukları günden bu yana birlikte çalışan Jake ve Dinos Chapman’ın 1991 yılında sergilediği “Savaşın Felaketleri” başlıklı heykel, olumlu eleştiriler alarak övgüyle karşılanan ilk yapıtları oldu. Bu yerleştirmede, Goya’nın aynı adı taşıyan gravürlerindeki sahneleri, yeniden biçimlendirdikleri plastik heykelciklerin yardımıyla yeniden canlandırdılar. Bunu, Goya’nın yapıtı içinden bu sefer tek bir sahneyi alıp büyük bir itinayla dönüştürdükleri 1994 tarihli “Büyük Marifet! Ölülere Karşı!” takip etti. Hadım edilmiş ve uzuvları kesilmiş üç adamın bir ağaca bağlı olduğu bu sahne, üzerinde oynanmış fiberglas mankenler yoluyla, doğal ölçüleri içinde temsil edilmekteydi. İkilinin kuşkusuz en iddialı çalışması, çoğu Nazi üniformaları içinde, korkunç vahşetlere imza atmakta olan, beş cm uzunluğunda otuz binden fazla insan figürünün yer aldığı “Cehennem” (1999) başlıklı masa üstü yerleştirmedir. Yirminci yüzyıla ait bu felaket karesinde, tarihsel, dini ve mitsel anlatılar iç içe geçer. Eser talihsiz bir şekilde 2004 yılındaki MOMART yangınında kül olup gittikten sonra, Chapmanlar ölçüler ve detaylarda öncekini fersah fersah aşacakları yeni bir çalışmaya girişeceklerini duyurdular. 2008 tarihli “Cehennemin Dibi” böylece ortaya çıkmış oldu. Arada geçen zamanda ise, Viktorya dönemindeki bir kâşifin topladığı hatıraları andıran ama bir yandan da McDonalds karakterlerini canlandıran bir grup heykelden oluşan “Chapman Ailesi Koleksiyonu”nu (2002) tasarladılar. Egzotik fetiş ve ucuz fast-food eşantiyonlarının, emperyalizm ve küreselleşmenin bu birleşimi, her şeyi altüst edici bir etki yaratıyordu. Chapman ikilisinin çarpıcı eserlerini bir araya getiren “Bir Köpeğin Kendi Kusmuğuna Geri Dönüşü Gibi” (2005) koleksiyonu ise, iki duvarda sergilenen ve köpek şeklinde dizilen gravürler ve çizimlerden oluşuyordu. Bu eserlerin çoğu, “Savaşın Felaketleri” ve “Los Caprichos” serileri de dahil olmak üzere Goya’nın gravürlerinin yeniden yorumlarıydı. Chapman ikilisi daha sonra Tate koleksiyonunda yer alan şehvetperest “(Hadımlaştırılmış) Küçük Ölüm Makinesi”nden (1993) yola çıkarak, akla hayale sığmayan on tane makineden oluşan “İnsanlar Dünya Üzerinde Yürümeye Başladığında” (2008) başlıklı yerleştirmelerini yarattılar. Bronzdan yapılmış ama şimdi katılaşmış olan bu makineler, türlü insan davranışlarını taklit ederken, sanatçıların bozguncu zekâlarını da sergiliyordu.
Jake Chapman 1966’da Cheltenham’da, Dinos Chapman ise 1962’de Londra’da doğdu. Kişisel sergileri Brandts Müzesi, Odense (2015); Serpentine Sackler Gallery (2013); DHC Montreal (2013); Pinchuk Sanat Merkezi (2013); Devlet Ermitaj Müzesi, St Petersburg (2012), Museo Pino Pascali, Polignano a Mare, İtalya (2010); Hastings Müzesi, Birleşik Krallık (2009); Kestner Gesellschaft, Hannover (2008); Tate Britain, Londra (2007); Tate Liverpool (2006); Kunsthaus Bregenz (2005); Kunst Palast Müzesi, Düsseldorf (2003); Modern Sanat, Oxford (2003) ve PS1 Çağdaş Sanat Merkezi, New York (2000) gibi pek çok sanat mekânında izlenme imkânı buldu. Katıldıkları grup sergileri arasında ise, 1. Kiev Bienali (2012), 4. Moskova Çağdaş Sanat Bienali (2011); 17. Sydney Bienali (2010); Meadows Müzesi, Texas (2010); “Rude Britannia”, Tate Britain (2010); Bundeskunsthalle, Bonn (2010); Ulusal Çağdaş Sanat Merkezi, Moskova (2009); Kunstverein Hamburg (2009); Britanya Müzesi, Londra (2009); Palais des Beaux Arts de Lille (2008); Haus der Kunst, Münih (2008); ICA, Londra (2008); “Yaz Sergisi”, Annenberg Courtyard, Kraliyet Sanat Akademisi, Londra (2007); ARS 06, Çağdaş Sanat Müzesi KIASMA, Helsinki (2006) ve Turner Prize, Tate Britain (2003) sayılabilir. Chapmanlar 2003 yılında Turner Ödülü’ne aday gösterildiler.