Kadının Adı Var

Kadının Adı Var

Tarihler: 14 Mayıs 2024 Salı ~ 30 Haziran 2024 Pazar

Yer: G-Art Galeri

Adres: Tomtom Mah. Kumbaracı Yokuşu No: 37/A Beyoğlu İstanbul

Telefon: 0212 243 66 22

Web: http://www.g-artgaleri.com

E Posta: info@g-artgaleri.com

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr May 14, 2024 ~ Haz 30, 2024
For English Scroll Down BASIN BÜLTENİ 14.05.2024 Sergi Adı / Name: KADININ ADI VAR / WOMAN HAS A NAME Açılış / Opening: 14 Mayıs / May 2024 / 16:00-20:00 Sergi Süresi: 14.05.2024 – 30.06.2024 ‘KADININ ADI VAR’ G-art Galeri, ‘Kadının Adı Var’ başlıklı karma sergiyi duyurmaktan mutluluk duyar.

Kadın, kendi bedeni üzerinde özgürlük sahibi olamayan.
Kadın, sesleri ve sözleri duyulamayan.
Kadın, seyirlik obje.
Kadın, arzu nesnesi.
Kadın, tarih yazımının ve yorumunun dışında tutulan.

Ve işte kadınlar… Erkek egemenliğini sorgulayan, kadınların tarihsel süreçlerdeki etkin rolünün görülmesini kendine amaç edinen, toplumsal cinsiyet kalıplarını tespit edip dönüştürmeye çalışan, ataerkil sistemle ve sıklıkla iç içe olduğu kapitalizmle de mücadele eden, çeşitliliği ve eşitliği savunan kadınlar. İpek Duben, Azade Köker, Nancy Atakan, Suzy H. Levy, Dilara Akay, Gönül Nuhoğlu. Bunlar, dünyanın insan iradesiyle, kolektif ifade ile değişebileceğine dair inançları yüksek kadınlar. Ve bir dönemin özgürlük arayışındaki parlak kadınlarından Duygu Asena vasıtasıyla ‘Kadının Adı Var’ ve olsun diye gözünü budaktan sakınmayan bir çok kadın var.

Bu sergide bir araya gelen sanatçılar ve eserleri arasındaki anlam örgüsü, yıllar içinde oluşturdukları sanat pratiklerinde yankı bulan, kadın kimliğini tanımlayan kodları belirleyen gelenek ve modernite anlayışları, cinsiyet- beden ve kimlik stereotipleri, aile hafızaları, kadına yönelik şiddet, yasaklar ve haklar üzerine güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen temalardaki üretimleri üzerine kurulu. Farkındalık yaratmaya çalışan, sınırları bulanıklaştıran, bazen yakından ve kişisel, altı çizilen gerçeklikler ve hem cinsiyet açısından hem de kim olduğumuza dair varoluşsal sorgular…

80’lerden beri toplumun içindeki yaralardan, problemlerden, kendi hayatımıza yansımalarından ilham alıyor İpek Duben. Hafızalarda kalan 3 kült eser serisi ‘Şerife’, ‘Love Book’ ve ‘Love Game’. Kendi tabiriyle Türkiye toplumunun damarı olan toplumsal kimlik ve cinsiyet, kadına şiddet, ötekileştirme, önyargı, göç ve hafızayla ilişkili konuları ele alıyor. Her gün binlercesi yaşanan bu olayların görünmezliğini ortadan kaldırarak izleyiciye yaşattığı deneyimlerle, kadına dair olanı toplumsal algıdan çıkartmaya uğraşıyor. Bu sergide tehlikeli bir oyunun ortasında kalacak, çarkı çevirecek ve katilinizi kendiniz seçeceksiniz.

Azade Köker’in 2000’lerin başında Ankara Altınpark’ daki “Tutku” adlı heykeli “ahlaksız” bulunduğu için yerinden sökülmesinden bu güne çok şey değişmedi. Hala konular ne yazık ki güncelliğini korumaya devam ediyor. Kimlik, aidiyet, doğa, kent, savaş, göç gibi konular birbirinden ayrı konular değil. Hepsi birbirine bağlı. Ve günün sonunda bundan hep en çok etkilenen kadınlar. Bu strüktürel bir olgu. Katmanlar şeklinde gelişe gelişe şekil alan bir oluşum. Azade Köker’in sergideki çalışmaları yanılsama ve gerçeklik üzerine sorular sorar; yaşam döngüsü̈, yeniden doğuş̧ ve dişil enerjinin üretkenliği gibi temaların arasında dolanır. Bu dünyanın anlatımında geveze bir yakınma yoktur; sanatın gücü budur, bizi biraz sarsar ve kendimize geliriz. Ve sorar sanatçı: “Dünya ve yaşamın doğuşuna kaynaklık eden güçte bir dişil enerji nasıl oluyor da toplumsal düzende kayboluyor? Onu susturup sınırlandıran ve edilgen kılan nedir?”

‘Bir kadının adı eseri görünene kadar şüphe uyandır’. Bu ifadeleri mektuplarında itiraf ediyor Artemisia Gentileschi 1600’lü yıllarda. Kadının sanatta tarihsel olarak ikincil bir kimlik olarak kabul edildiğinin üzerinden çok uzun zaman geçti ancak hala dünyada müzelere girebilen, büyük koleksiyonlarda yer alabilen kadın sanatçı istatistiklerine şöyle bir göz gezdirilmesi iyi olur. Nancy Atakan kadın sanatçıların, sanatsal bir varlık gösterebilmek için bir tür bukalemun gibi ortama uyması; kadın kimliğini yok sayması; erkeklerin dünyasında, erkeklerin ölçüleriyle belirlenen sanatsal üretime öykünmesinin sanatın doğasında var olan özgür irade ve yaratıcılıkla çeliştiğini düşünüyor ve resmi reddediyor. Farklı sanatsal mecralar arayışına giriyor. Erkek diliyle değil, kendi özgün dilini yaratarak geliştirdiği alanlara şahit oluyoruz bu sergide.

“Doğa ve kadın, hep bu ikisini temel aldım çalışmalarımda. İkisi de üretken” diyor Suzy Hug Levy. Var olmayı borçlu olduğumuz doğayla zıtlaşıp durmamız, onda sanatsal bir tepkiye yol açıyor. Suzy Hug Levy’nin kendine özgü bir evreni ve bu evreni ifade eden özel bir dili var. Doğada insan müdahalesiyle sistemin dışına çıkarılmış olan bir çok şey, sanatçı müdahalesiyle tinsel dünyanın sistemine girmiş. Tedirgin. Dünyanın yaşadıkları karşısında aldığı yaradan ve en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olmasından. Bilinemez bir karanlığa sürükleniyor olmaktan. Sergideki tellerden yeni bir beden gibi ördüğü kadınlar ve kadına ait olanlar…Hep daha güçlü, daha dayanıklı, daha az kırılgan olabilmeleri, daha az yaralanabilmeleri için yeniden tasarlanan, en küçük hücrelerine kadar el değmiş, nazikçe, önem verilerek yeniden yapılmışlar ve yeni bir varlık kazanmışlar.

Dilara Akay, toplumsal olarak kadına mal edilen rollerin araçlarını, kadını güçlendirmek üzere sanatsal konuyla gündeme getiriyor. Gözleme saçlarından kadın sembolleri bunlardan biri. Sergideki bir başka heykeli bize dil çıkarıyor. ‘Kendi ailemden başlayarak coğrafyamızda tarihsel olarak susturulan kadınları dile getirmek istedim’ diyor sanatçı. Oyuncu bir başkaldırı ve tehdit var. Hindu Tanrıçası Kali, Rolling Stones, Einstein gibi. ‘Erkekler kadınları seyretmekte, kadınlar ise seyredilişlerini seyretmektedir’ der John Berger’ Görme Biçimleri kitabında. Gönül Nuhoğlu’nun eserleri, görünürlüğün sıklıkla kırılganlıkla eşdeğer tutulduğu bir çağda, gerçekten ‘görmek’ ve ‘görülmek’ kavramlarının ne anlama geldiği üzerine bir duraksama ve yeniden değerlendirme yaşatır “...Silaha, fiziksel şiddete, maddi kısıtlamalara ihtiyaç̧ yoktur. Yalnızca bir bakış. Gözetleyen bir bakış ve bakısın ağırlığını üzerinde hisseden herkes, bakışı öyle içselleştirir ki, sonunda kendini gözleme noktasına varır; böylece herkes kendi üzerinde ve kendine karsı bu gözetlemeyi işletecektir. İzlenen ‘iktidarı’ tarafından teslim alınır, başka bir deyişle herkes “gözaltına” alınır. iktidarın organı olarak ‘GÖZ’ özgürlüğü tehdit etmeye devam etmektedir.”

Sergi 14 Mayıs-30 Haziran 2024 tarihleri arasında Çukurcuma’daki G-art Galeri’de 11:00-19:00 saatleri arasında gezilebilir.

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Resime sağ tıklayıp jpg formatında farklı kaydedebilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

Aile Eğlencesi Atölye Kurs Bale Çocuk Oyunları Dans Haberler Foto Galeri Video Galeri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT