p>Sanatçılar: Kader Attia, Fayçal Baghriche, Miroslaw Balka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Pawel Kwiek, Virgínia de Medeiros, Mujeres Públicas, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs and Tatars, Zbigniew Warpechowski, Artur Zmijewski.
Dinî ritüeller, toplumsal cinsiyet politikası ve maneviyata dair meselelere odaklı işlerden oluşan Karanlıkta Gökkuşağı, sekülarizm sonrası bir bakış açısıyla, güncel sanatın dindar ve laik topluluklar arasındaki köhneleşmiş karşıtlığı ne şekillerde sorguladığını araştırır. Sergi, modernite ufkunun ötesindeki ritüeller, mistisizm ve us dışı olanın çekiciliğinin mevcut sanat üretimlerinde nasıl ele alındığına bakar.
Tek tanrıcı dinsel uygulamaların artan etkisi, günümüz toplumlarındaki başlıca olgulardandır. Radikal İslami, Hristiyan ve Yahudi hareketler, daha geleneksel din anlayışını tehdit edecek bir seviyede, toplumsal hayatta gitgide daha geniş kesimlere nüfuz eder. Kuzey ve Güney Amerika’dan Polonya ve Türkiye’ye dünyanın farklı yerlerinde, siyasi güç kazanmak adına dinî gruplardan türeyen ya da dine yönelen toplumsal hareketler mevcuttur.
Varşova Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’ndan sergiye seçilen işler, dinsel normların toplum üzerindeki etkilerini tartışır. Bunlardan Miroslaw Balka’nın 1987 tarihli Black Pope, Black Sheep [Kara Papa, Kara Koyun] işi, Doğu Avrupa’da komünizmin alacakaranlığında bir tedirginlik ve gerilim zamanı olarak addedilen 1980’lerin ikinci yarısının ruhu kadar, yaklaşan ve dünyanın temellerini sarsacak olan dönüm noktasına duyulan güveni yansıtır. Zofia Rydet’in bu işle beraber sergilenen uzun soluklu araştırması, 1970’lerden 1990’lara Lehlerin ev ortamlarında dinî inanç ve ritüellerin izlerini takip eder. Sanatçının Sociological Record [Sosyolojik Kayıt] (1978-1997) serisinden seçilen fotoğraflar, güncel sanat bağlamında ilk kez bu sergide sunulmaktadır.
Sergide bir araya getirilen birçok iş, coşkun ve manevi bir boyuta sahip olmakla birlikte, din ve sanatta kurumsallaşmış “inanç sistemleri” arasındaki benzerliklere dikkati çeker. Pawel Kwiek’in nadiren sergilenmiş olan bir grup işi, kutsallığın temsiliyetinde rengin gücünü sınadığı 1988 tarihli Ecumenism of art [Sanat ekümenizmi] serisinden bir fotoğrafı da içerir. 1980’lerde rasyonel avangart stratejileri benimseyen sanatçı, sonraları avangart estetik ve yöntemleri kullanmayı sürdürmüş ama içerik ve göndermeler açısından ruhani ve kutsal sanatla daha yakın bir ilişki kurmuştur. Söz konusu fotoğrafın yanı sıra Polonya’dan diğer işler, 1980’ler Polonya’sında Roma Katolik Kilisesi ile avangart sanatsal pratiğin sıkıyönetim dönemindeki beklenmedik ittifakını inceler. Varşova Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’nu esas alan sergi, Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelerden sanatçıların işleriyle dinî hareketler ve nüfuzlarının artışı konusuna uluslararası bir bağlamda eğilir.
Seküler performanslar olarak sahnelenen veya sanatsal araçların kullanımıyla “güçlendirilen” dinî ritüeller, sergideki birtakım işlerin ortak noktasını oluşturur. Artur Zmijewski’nin, başrollerinde aktörlerin yer aldığı The Mass [Ayin] adlı 2011 tarihli videosu, Katolik Kilisesi’nin komünyon ayinini, oyuncuların prova aşamasıyla birlikte aktaran bir yeniden canlandırmadır; ancak, performansta ayinin nihai amacı -şarap ve ekmeğin İsa’nın bedenine dönüşümü- gerçekleşmez. Köken Ergun’un video enstalasyonu Aşura (2012), İstanbul’un Zeynebiye Mahallesi’nde Kerbela’nın canlandırıldığı oyunun hazırlık süreci ile ağlama ritüellerini belgeler. Bu bölümde ayrıca, 80’lerde Polonya’da sıkıyönetim dönemi boyunca “kilise sergi akımı”na katılan öncü sanatçılardan biri olan ve organik heykellerinin ayin dekorunda önemli bir rol oynadığı geçit törenleri ile toplu dualar düzenleyen Teresa Murak’ın; haç ve çarmıha gerilmeye ilişkin performanslarıyla modern putperestliğe göndermede bulunan Zbigniew Warpechowski’nin ve Mısır’da doğup büyüyen Wael Shawky’nin işleri yer alır. Shawky, İsa’nın doğumunun canlandırıldığı temsiller için kil kukla yapımında kullanılan 18. yüzyıl “santons” tekniğiyle, Provence’taki atölyelerde üretilen kuklalarla gerçekleştirdiği video işinde, Arap kaynakları temelinde Haçlı Seferleri’ni yeniden yorumlar.
Sergide sunulan bir kısım iş ise, geleneksel dinsel toplulukların gündelik hayattaki davranış standartları, toplumsal cinsiyet kuralları ve estetik tercihlerini ele alır. Nilbar Güreş’in Trabzon merkezli fotoğrafları, kamusal mekânda toplumsal olarak kabul gören davranış kurallarını ihlal eden kadınları gösterirken kadın bedenine dayatılan kısıtlamalara işaret eder. Fayçal Baghriche’in serisi, Dubai’de bulunmuş sanat dergilerinden alınma, üstü karalı imgelerle üretilmiş bir diptik koleksiyonundan oluşur. Virgínia de Medeiros, Simone adlı bir travestiyken Afro-Brezilya kökenli Candomblé dinine bağlı evanjelist bir vaize dönüşen Sérgio’nun karmaşık hayatından bir kesiti belgeler. Fatma Bucak, bir kadının İncil ve Kuran’da betimlenen türden güçlü ve korkulan baba figürüyle “arkaik” ilişkisini özgün bir sunumla yeniden canlandırır. Jonathan Horowitz, “kurtarıcı”nın tek kişilik azabını paylaşılan bir acıya dönüştürerek haçın dinî sembolizmini bozar.
Tek tanrıcı dinlere özgü unsurları birleştiren işler arasında yer alan, Gülsün Karamustafa’nın Zihnimin Kafesi (1998) adlı frizi, ortak geçmişimize dair bir nevi görsel alan yaratma amacıyla İslami, Hristiyan ve Yahudi el yazmalarından kopyalanan illüstrasyonlardan oluşur. İşleri bu bölümde sunulan Slavs and Tatars’ın projeleri, görünüşte zıt veya uyumsuz görünen İslam ve komünizm, metafizik ve mizah veya pop kültürü ve jeopolitik gibi kavramları karşı karşıya getirir. Kolektifin 2012 tarihli Mother Tongues and Father Throats [Ana Diller ve Baba Boğazlar] işi, birçok Batı dilinde olmayan ve dolayısıyla Doğu ile Batı arasında net bir sınır çizen “khhhhhhh” sesine odaklanır. Walid Raad’ın, “İslam Sanatı” ve “Modern Arap Sanatı”na dair süregelen uğraşılarıyla bağlantılı enstalasyonu ise, bizimle konuşan ve hayatlarımızı etkileyen “büyülü nesneler” temasına değinir. Raad, seküler “tapınak”, “aziz” ve “kutsal emanet”leriyle güncel sanat kurumlarının kodları ve dinî ritüeller arasındaki çarpıcı benzerliği gündeme getirir.
Karanlıkta Gökkuşağı, Varşova Modern Sanat Müzesi ile; Sebastian Cichocki ve Galit Eilat küratörlüğünde, SALT’ın iş birliğiyle gerçekleştilmektedir. Varşova Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’nu temel alan sergi, bazısı yakın gelecekte müzenin koleksiyonuna dâhil edilecek ek işler içerir.
Polonya Ulusal Kültür ve Miras Bakanlığı tarafından desteklenen bu proje, Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıl dönümü kutlamaları münasebetiyle 2014 boyunca sürecek kültür programı kapsamında düzenlenmektedir.
Dofinansowano ze srodków Ministra Kultury i Dziedzictwa Narodowego Rzeczypospolitej Polskiej. Wydarzenie realizowane w ramach programu kulturalnego obchodów 600-lecia polsko-tureckich stosunków dyplomatycznych w 2014 roku.
turkiye.culture.pl