Yaşamını ve çalışmalarını New York, Cheney ve İstanbul arasında sürdüren Mike Berg’ün “Buraya Nasıl Geldik?” başlıklı sergisi, 25 Mayıs - 25 Ağustos tarihleri arasında YUNT’ta görülebilecek. Sergide sanatçının sergi için özel üretilen “Piramit” isimli heykelinin yanı sıra sanat pratiğinden farklı örnekler yer alacak. Sergi kapsamında ayrıca Berg’ün “Kafes” adlı heykeli dış mekânda izleyiciyle buluşacak.
Sanat yazarı Sinan Eren Erk, sergi için kaleme aldığı metinde sergiyi “Mike Berg’ün gelişen, dönüşen, hatta işlerin ağırlığına karşın düşünsel düzlemde ‘göçebe’ sanat kariyerinin bir özeti” olarak tanımlıyor ve serginin “Berg’ün sanatsal bakışının farklı zamanlarda tutulmuş kayıtlarından” oluştuğuna dikkat çekiyor. Bu kayıtlardan “Piramit”, Erk tarafından “içini bize açmayan, kalın zırhı ve tedirgin edici cüssesiyle beton savanların ortasındaki metal bir beyaz gergedan veya yerini bulamamış, kırıldığında içinde ne sürprizler sakladığı bilinmeyen bir kayayı, hatta formu bilinçli olarak bozulmuş kadim bir monoliti andıran” bir yapı olarak tasvir ediliyor.
Sergi mekânında “Piramit”e Berg’ün Türkiye ile kurduğu güçlü bağı yansıtan kilimleri ve mekânın bir duvarında hayat verdiği amorf desen eşlik edecek. Sergide eserlerin yanı sıra eserlerin oluşum süreçlerine ışık tutan çizim ve planlamalar da görülebilecek. YUNT’un bulunduğu alanda dış mekâna yerleştirilen “Kafes” heykeli de geçirgen yapısı ve sunduğu giriş-çıkış imkânıyla izleyiciye eserle etkileşim olanağı tanıyacak. Bu etkileşim, YUNT’ta 8 Haziran’da gerçekleşmesi planlanan “Kamusal Alanda Sanat: Katılımcılık” başlıklı çalıştay için de tartışma zemini sunmuş olacak.
“Buraya Nasıl Geldik?” sergisinin YUNT’ta düzenleniyor oluşunun arka planı ise sanat yazarı Gizem Gedik’in sergi için hazırladığı metinde derinlemesine ele alınıyor. Sergiye adını veren sorunun açıklık kazandırdığı arayış, Gedik’e göre içinde birleştirici bir potansiyel barındırıyor:
“Sanatında olgunluk dönemini yaşayan, bir kentten ve bir atölyeden diğerine, yarattığı dünyalara devamlı yolculuk hâlinde olan Berg, kendi anlatısını ve formlarını uzun zamandır bulunduğu ‘merkez’lerden bu kez farklı bir ‘çevre’ye aktarıyor. Geçmişiyle yüzleşerek bireysel ve toplumsal değişkenleri sorgulayan bir sanatçının, geçmişine sadık kalarak geleceğe yönelen bir mekânda izleyiciyle buluşmasıysa form, malzeme, doku, kent, kültür, mimari, sanat tarihi ve çeşitli kavramlar bağlamında açılarak ‘buraya nasıl geldiğimizi’ yeniden sorgulatıyor; bizi küçük, hayali bir çizgide birleştirerek.”