Şener Özmen - Çıkış Var

Tarihler: 01 Eylül 2015 Salı ~ 10 Ekim 2015 Cumartesi

Yer: Pilot Galeri

Adres: Sıraselviler Cadd. No:83/2 Beyoğlu İstanbul

Telefon: 0212 245 55 05

Web: http://http://www.pilotgaleri.com

E Posta: info@pilotgaleri.com

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr Eyl 1, 2015 ~ Eki 10, 2015

PİLOT, güncel sanatın tanınmış isimlerinden sanatçı ve yazar Şener Özmen’in yeni solo sergisi “Çıkış Var”a ev sahipliği yapıyor! 1 Eylül-10 Ekim tarihleri arasında görülebilecek olan sergi, sanatçının yeni dönem eserlerinden oluşuyor.

Şener Özmen, keskin bir mizah, net bir estetik dil, son derece eleştirel ve tahrik edici bir üslupla, var olan koşul ve durumların, otoriter yapıların ve halihazırda hayatımızda hüküm süren tabuların kesinliğini sorgular. İncelikli ve şiirsel eserleri, dikkatimizi sanat bağlamının algısı ve değişimlerine yoğunlaştırmakla kalmaz, sanatçının tavır aldığı ve tepki gösterdiği toplumsal gerçeklik sorunlarına da eleştirel bir bakış atar.

Çıkış Var, Özmen’in bir sanatçı olarak hem kendi gerçekliğini, hem de sanatın büyük meseleleri ele alış tarzını sorguladığı bir sergi. Özmen, bugüne dek kullanmadığı beton, metal, ışıklı pano gibi birbirinden oldukça farklı medyumlarla ürettiği eserlerinde, malzemeye yaklaşıyor ve sanatında yeni bir dili/yeni bir dönemi müjdeliyor.

Sergi, 8 Ekim 2014’te küratör Övül Durmuşoğlu’nun davetiyle, sanatçı Hito Steyerl ve 13. İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci’nin katıldıkları, ancak Özmen’in 8 Ekim akşamı Diyarbakır’da başlayıp, bir yangın gibi tüm bölgeyi saran olaylar sebebiyle eşlik edemediği “The Moving Museum Istanbul-Is The Museum a Battlefield?” oturumuna gönderdiği mektubuyla açılıyor. Aynı gün Skype üzerinden bağlantı kurduğu oturumda Durmuşoğlu, Özmen’in “Sevgili dostlar...” diye başlayan ve hızlıca yazılmış izlenimini veren mektubunu okuyor. Özmen’in, geçen zaman içinde mektubu A4 boyutlarında bir ışık huzmesine dönüştürüp sergiye dahil etmesi, serginin kavramsal çerçevesinin mitolojik bir katman üzerine inşa edildiğinin de göstergesi.

Özmen’in sergideki bir diğer çalışması, beton bloğa, neredeyse ağzına kadar gömülmüş bir tripodtur. Tripod; çakılıp kalmanın, kımıldayamamanın, sabitlenmenin, bununla birlikte; yaşadığı yerden ayrılmayı reddetmenin, kaderine razı olmanın tüm deneyimlerini kalıcılaştıran bir heykel olarak tasarlanıyor. Başka bir yere taşınması imgesel olarak olanaksızlaştırılan Tripod; bizleri, sanatçının tripod kullanmadığı/kullanamadığı yıllara geri götürür. Kent dışı açık arazilerde tripodsuz çekilmiş videoların kendi içinde bir dil oluşturduğu bile söylenebilir. Kamera neden titremektedir? Ufuk çizgisi neden kaymıştır? Ses neden sorunludur? Neden güneş ışığının dik açıyla geldiği zamanlar seçilmiştir? Tüm bunların aşılması gereken sorunlar olarak listelenmesi, sanatçının bir sonraki adımı için son derece hayati olabilir, ancak Özmen, tam da “eksik-tamamlanmamış ve sorunlu” olanı konuşmak istemektedir. Heidegger’in argümanlarıyla söylersek; Özmen’in kadrajı [çerçeveleme’si], bir gizini-açma tarzıdır. Varlık’ın bir kaderidir. Ama yine de tam da çerçevelemenin tahakkümü altında bizzat insanın kendisi de dahil, hiçbir şey asli olarak olduğu şekilde görülmez.

Serginin konuştuğu asıl mesele, bir türlü bir araya gelemeyen çocukluktur. Özmen, sergi için ürettiği “Yapışık” ve “Canlı Bir Güvercine Barış Nasıl Anlatılır?” adlı çalışmalarında, en güzel, en ürkek, en hayali zamanları, 12 Eylül Askeri Darbesi’ne denk gelmiş çocukluğunun ve sonraki zorlu yılların bellekteki yansımalarını, basit bir nedenle geri çağırmaktadır. Bir baskın anında, sanatçının çocukluk fotoğraflarının yer aldığı albüme el konulmuştur. Aranan kimdir? Şiirler yazan, karikatürler çizen, resimler yapan bir genç mi, yoksa çocukluğu mu? Bugün 43 yaşında olan sanatçıya çocukluğuna ait tek fotoğraf, Çıkış Var sergisi kurulurken Almanya’daki bir arkadaşından ulaşmıştır. Bu toplu çekilmiş bir okul hatırasıdır. Özmen, çalışmasını bir diptik olarak tasarlar. Yan yana değil de –iki paneli birleştirecek menteşeler yoktur– altlı, üstlü. Söylediği şey şudur: “İkiz değiller, ama ben yapışık demeyi tercih ederim. Yıllar sonra bu fotoğraf üzerinden kurduğum ilişki benim için çok anlamlı. Devletle yapışık geliyorsun dünyaya, senin olan, aynı zamanda onundur.”

Bu metafor, serginin video çalışmalarından biri olan “Canlı Bir Güvercine Barış Nasıl Anlatılır?” da yeniden inşa edilir. Sahnede siyahlar içinde bir sanatçı ve arada kanat çırpan, gözlemleyen, kadrajdan çıkan, gerisin geri kadraja giren beyaz bir güvercin vardır. Özmen’in barışa dair iç sesi –umudu, umutsuzluğu, beklentisi, düş kırıklığı– oğlu Robîn’in vurguları tamamen farklı sesiyle verilmektedir. Videonun giriş repliği şöyledir: “Açıkçası sevgili beyaz güvercin, seninle, pek itibar görmeyen hayatımız cehenneme dönmeden önce bir araya gelmeliydik, şimdi değil!” Canlı Bir Güvercine Barış Nasıl Anlatılır? barışın bir görünüp, bir yok olduğu zamanları işaretleyen yakıcı bir çalışma!

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Resime sağ tıklayıp jpg formatında farklı kaydedebilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

Aile Eğlencesi Atölye Kurs Bale Çocuk Oyunları Dans Haberler Foto Galeri Video Galeri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT