Kassas diye adlandırılan adamlar vardır İslamdan önce, kıssahanlar, ozanlar vardır, meddahlar vardır İstanbul’da. Bunlar sözlü anlatı geleneğini bugüne taşırlar, kendi bedenlerinde, kendi kültürleriyle, kültürlerinde. Kassas, 2010 Kültür Başkenti Ajansı tarafından desteklenen İstanpoli projesinin ilk oyunu.
Kassas, çok eski bir kelime, boş inançlarla karışık, abuk sabuk hikayeler anlatan kişi demek. Kassas bizim için hikayenin yeni hali demek, şimdilik.
Taşı toprağı altın olan İstanbul’un, taşının toprağının seyyar satıcıları bizim bu oyundaki ilham kaynağımız. Dükkanları bedenleri, bedenleri dükkanları olan seyyarlar, hikayelere tanıklık eden, hikayeler anlatan, hayatları sokak olan, yaz demeden, kış demeden çalışan seyyahlar.
Ozandır bu insanlar kimi zaman, satacakları mallara hikayeler uydururlar, hikayelerini manilerle, şarkılarla, şiirle anlatırlar. Abuk sabuk hikayeler de anlatırlar zaman zaman, kıssadan hisse de.
Kalaycıdır, bozacıdır, kağıt helvacıdır, pamuk helvacıdır, börekçidir, yoğurtçudur, simitçidir, şerbetçidir, tavukpilavcıdır, bohçacıdır, geçerler.
İstanbul’u bilirler mahalle mahalle, sokak sokak. Sokağa aittirler ve bir kültürü taşırlar sırtlarında, arabalarında, oyun arabalarında. Yüzlerce yıllık geleneği taşırlar, esnaf geleneğini, paranız olsa da olmasa da verirler, borç verirler, hediye ederler, tanırlar çünkü, tanınırlar. Sesleri özeldir, yükleri özel, yüzleri özel…
Seyyar satıcılar bu oyundaki rol arkadaşlarımız!