KRAL: Sonsuza dek sürmeyecektiyse niye doğmuşum o zaman? Lanet olsun anama babama. Ne saçma bir fikir bu! Ne biçim bir şaka bu! Dünyaya beş dakika önce geldim. Evleneli henüz üç dakika oldu.
MARGUERITE: İki yüz seksen üç yıl.
KRAL: Tahta çıkalı iki buçuk dakika oldu.
MARGUERITE: İki yüz yetmiş yedi yıl, üç ay.
KRAL: Şöyle bir oh diyecek vaktim olmadı. Hayatı tanıyacak vaktim olmadı.
MARGUERITE: Zerre kadar gayret göstermedin.
Muhafız (Köpek): “Henüz minik bir prens iken el arabasını icat etmişti. Birlikte oynardık.”
Doktor (Bitki): “Bizim ülkemizde yapraklar kuruyup dökülüyor. Ağaçlar iç çeke çeke ölüyorlar.”
Bir gün, bildiğimiz anlamda insanın sonu gelse, dünya sahnesi kimlere kalır?
Kral Bérenger, bir sabah uykusundan uyanır ve kendisine oyunun sonunda öleceği bildirilir. Kral bu durumu reddeder, sızlanır, öfkelenir, pazarlık yapar; ancak kaçınılmaz olanın önüne geçemez. Nihayetinde, gitme vakti geldiğinde, Kral’ın ikinci karısı, hizmetçisi, muhafız ve doktor sahneden çekilirler. Kral’ın birinci karısı ise ona son yolculuğunda eşlik eder.
Absürt tiyatronun öncü isimlerinden Eugène Ionesco’nun çarpıcı oyunu Kral Ölüyor, bitki, hayvan, insan, robot türleri ile siborg ve yapay zekâ temsillerini sahne üzerinde ilk kez bir araya getiriyor. İnsanın merkeziyetini sorgulayan Posthümanist bir dramaturjiyle bilim kurgu tiyatrosu dinamiklerini harmanlayan eser, Kral’ın ölümünü yalnızca bireysel bir son değil, insan-merkezli bir dünyanın sonu ve insan-sonrası bir varoluşun başlangıcı olarak ele alıyor.