1990’larda Türkiye, giderek artan faili meçhuller ve patlak veren siyasi skandallar ile sarsılmaktadır. Geçen on yılın bıraktığı miras, bu karanlık olaylarla sınırlı kalmayıp, 2000’lerde hız kazanacak hak mücadelelerinin mayalanmasına da sebep olur.
Taşrada, sol-seküler bir ailede büyümüş olan Ebru, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni kazanıp, hayatında ilk defa geldiği İstanbul’da, akrabalarına komşu bir daireye yerleştirilir.
90’lar hoyratça tarih sayfalarına yerleşirken, genç kadın, çaldığı kapılarda, kendi siyasi kimliğini ve 1980’de yurtdışına çıkmak zorunda kalmış eski bir öğrenci lideri olan dayısınınbir zamanlar dahil olduğuna benzer bir çevreyi, kimi zaman seyircinin yüzünde tebessüm oluşturacak yollardan aramaktadır.
Ebru’nun, 68 kuşağının hayali temsilcilerinin eşliğinde üniversitenin koridorlarında, amfilerinde ve soğuk avlularında süren arayışına, çok geçmeden, Manisalı Gençler Davası, faili meçhul cinayetler, Susurluk Kazası ve 28 Şubat Süreci’nin gölgeleri düşmeye başlar.
Sema Elcim’in yazdığı, Ayşenil Şamlıoğlu’nun süpervizörlüğünü, Nagihan Gürkan’ın rejisini yaptığı oyunun sanat yönetmeni, şiddet, güvenlik, mahremiyet kavramlarının bireysel ve toplumsal izdüşümlerini araştırdığı işler üreten görsel sanatçı Başak Bugay.
Farklı disiplinleri aynı anda sahneye taşımayı hedefleyen ekip, video art illüzyonu ve “performansını bekleyen dekor” olarak tarif ettikleri karışık malzeme, heykel ve resim çalışmalarından oluşan mekânsal yerleştirmeleri ile, izleyiciyi içe dönüşe ve yüzleşmeye teşvik ediyor.