Her gece düşümde gel diyen sendin
Geldim ve dayandım kendi kendime
Aradığım adresini terk etmiş
Kendinden korkan bir korkuluk oldum
Gelir geçer yağmur yüklü bulutlar
Çatlar dudakları susar İstanbul
Ağız ağız değil sözler yalama
Hangi yüzü insan hangisi şeytan
Bakınca insanı seçen göz nerde
Nerede yüreği hallaç olanlar
Tuttuğum taşlara yapışır elim
Kanatır dilini susar İstanbul
Parklarda yollarda canım çocuklar
Evine bir ekmek götürmek için
Çöpten boyunları çıt çıt kırılır
Beş yaşında Kadıköy`de sahilde
Darbuka morartır parmaklarını
İçini boğaza kusar İstanbul
Gündüz çeker gider dert gece başlar
İnsan ormanını bir çığlık yakar
İki hisar iki köprü su susar
Ara sıra toprak oynar yerinden
"Merdi namert yokuşunda vururlar"
Yarasına tuzu basar İstanbul
Taşrada gördüğüm İstanbul meğer
Değilmiş burada filim icabı
İçi başka dışı başka yakıyor
Dökülen ar namus kaldırımlardan
Sabrın sınırına gelir dayanır
Köprüde kendini asar İstanbul