Sultanahmet Meydanı’nda, ‘Hipodrom’da bulunan Obelisk (dikilitaş) Mısır’ın 18 Sülâle hükümdarlarından III Thutmosis’in (MÖ 1502-1448) Asya’da kazandığı zaferlerin anısına 1450’de diktirdiği taştır
Yıllarca Mısır’da kalan taş Firavunların tarihten silinmesinden sonra, burada kurulan yarı Hellen yarı Mısır bir devlete, sonra da Romalıların eline gemiştir Bu dönemde, Romalılar, şehirlerini süslemek için Mısır’da bulunan anıtları kullanıyorlardı I Constantius da, yeniden kurduğu Constantinopolis’de Hipodromu süslemek için çeşitli anıtları buraya taşıttırıyordu Oğlu II Constantinus (337-361), taşı İstanbul’a götürülmek üzere İskenderiye’ye taşıtmak istemiş, ancak bunu başaramamıştır ve taş kıyıda bırakılmıştır Daha sonra, İmparator Julianus’un (361-363) emriyle İskenderiyeliler taş için özel bir gemi yapmışlar Taşın İskenderiye’den ne zaman ve kim tarafından İstanbul’a getirildiği ve nasıl taşındığı bilinmiyor Hipodrom’u süslemek üzere getirilen taş, kaidesinde bulunan yazıtlara göre bir süre yerde yatmış ve I Theodossius zamanında 390 yılında, Hipodrom ortasındaki "Spina" denen duvarın üzerine, bugünkü bulunduğu yere yerleştirilmiştir 19,59 m yüksekliğindeki taşın, bugün bulunduğu Sultanahmet Meydanı’na getirilmesi için Marmara Sahilinden meydana kadar demir bir yol yapılmıştır.
Bugün tam olmayan taşın 6 metrelik parçası eksik. Eksik parçanın nedeni bilinmiyor Başlangıçta şehrin başka bir yerine dikildiği ve bir depremde düşüp kırıldıktan sonra üst parçanın da şimdiki yerine dikildiği düşünülüyor Ya da, taşınırken kırılmış olabilir İstanbul’daki dikilitaşın ve eşinin Karnak’da Amun-Ra mabedinin sütunları üzerinde resimleri işlenmiş Bu resimlerden de taşın eksik olduğu anlaşılıyor Dikilitaş dört yüzünde kabartmalar bulunan 6 m yüksekliğinde mermer bir kaidenin üstünde yer alan dört tane tunç takoza oturmaktadır Kaidenin üzerindeki kabartmalarda imparator I Theodossius’un savaşları ve Hipodrum’daki yaşantısı işlenmiştir Dikilitaş’ın tepesinde bulunan ve Dünya’yı simgeleyen tunç küre 865 yılındaki bir depremde düşmüş ve bir daha da yerine konulmamıştır
Dört yüzde de devamlı olarak Mısır Tanrılarından Amun-Ra ve Horus anılmakta ve Thutmosis’in yüceliğinden söz edilmektedir Dikilitaş, Bizans dönemi boyunca uzun yıllar Hipodrom’da meydana gelen çeşitli politik olaylara, araba yarışlarına, ayaklanma ve cinayetlere seyirci olmuştur 17 yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde taştan, İstanbul’u afetlerden koruyan bir tılsım olarak sözetmiştir Türklerin dönemi boyunca, taş yabancıların ilgisini çekmiş, resimler ve gravürlere konu olmuştur
Osmanlı döneminde de Hipodrom’da taş çevresinde birçok olay olmuş ve toprak yükselerek kaidenin alt kısmı gömülmüştür 1857’de, CT Newton kaidenin etrafında kazı yaparak yeniden açmıştır O tarihten beri Dikilitaş yuvarlak ve demir parmaklıklarla çevrili bir çukurda durmaktadır 20 yüzyılın ilk yarısında taşın yosunlanmış cephesi temizlenmiş ve yenilenmiştir.