Padişah ve maiyetinin Bouvard`ın projelerideki İstanbul`u beğenmelerinde şaşılacak bir yön yoktu. Zira Bouvard`ın çizimlerinde, harap ve düzensiz Şarklı İstanbul gitmiş, yerine Paris`in sükunet içinde, kendine güvenli havasına sahip bir İstanbul gelmişti. Bu imajın Batılılaşmış Osmanlı elitine ve kentte yaşayan ya da kenti ziyaret eden Avrupalılara hitap etmesi çok doğaldı. Ancak yukarıdan dayatılan ve değişik kültürel değerlere dayanan bu projenin, yüzyıllardır kendi ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmiş doğal çevrelerinden yaşayan yerli halk tarafından kabul görmesi pek mümkün değildi.
Resim3: Bouvard`ın Beyazıt Meydanı Projesi-1902
Von Moltke, Arnodin ve Bouvard`ın projeleri, 1838 ile 1908 arasında Osmanlı başkentindeki başlıca kent planlaması temalarını özetlemektedir. Ancak, üçüncü ve dördüncü bölümlerde de ele aldığımız küçük ölçekli uygulamaların tersine daha radikal ve cüratkardırlar. 19. ve erken 20. yüzyılın plancılarının başlıca amacı, başkenti fiziksel olarak birbirinden kopuk bölümlerini, ulaşım ve köprü projeleriyle birbirine bağlayarak, bir büyük İstanbul gerçekleştirmekti. İstanbul metropol alanının sınırlarını belirleyen Arnodin projesi son tahlilde bu hedefi gözetiyordu.
İyi işlyeen bir ulaşım ağı, düzenli sokak örüntüsü, iyi iletişim sistemi gibi kent planlamasının teknik yönleri ise diğer hayati konulardı. Gerek Von Moltke`nin, gerek Arnodin`in projeleri, kent tasarımının boyutlarına eğilmişlerdi. Ancak Boubard, tasarımlarını yaptığı bölgelerin bağlantılarını kurmak konusunda teknik ayrıntılara önem vermemişti. Gene de Bouvard`ın projelerinde görülen elektrikli tramvayların gidip geldiği geniş caddeler özenli bir kent işleyişine duyulan tartışılmaz ihtiyacın göstergesidirler.
Son olarak, yukarıdaki bölümlerde gördüğünüz gibi, düzenli ve yeni bir kent imajına kavuşmak, 1838 ile 1908 arasında İstanbul`da gerçekleşen bayındırlık faaliyetlerinin başlıca konulardır. Burada tartıştığımız üç proje kent tasarımında bu eğilime ışık tutmaktadır. Von Moltke`nin ve Bouvard`ın projelerinde önerilen imaj, anıtlara çıkan üç şeritli, geniş, düz, ağaçlandırılmış caddeleri, büyük meydanları ve düzenlenmiş rıhtımlarıyla bir Avrupa kentiydi. Öte yandan elbette Von Moltke ve Bouvard kadar imaj bilinci olan Arnodin, belki biraz daha romantik bir Oryantalist olduğu için, kentin zengin tarihi mirasına katkıda bulunmak amacıyla yeni İslamcı Hamidiye Köprüsü projesi önermişti. Eğer yapılmış olsaydı bu köprü İstanbul , Galata ve Üsküdar`dan Boğaz köylerine dek kentin imajına egemen olacaktı.
Kaynak: 19. Yüzyıl Osmanlı Başkenti: İstanbul / Zeynep Çelik / Tarih Vakfı Yurt Yayınları / S: 96-100