484. Gün

Cemal Süreyya

Yoğun sis nedeniyle karşıya geçemedim. Oysa bugün Cağaloğlu`nda birkaç işim birden vardı. Ece ile buluşacaktık, gazetecilerin kafeteryasında. Cumhuriyet`e benimle yaptığı konuşma için birkaç karşılık daha hazırlamıştım, onları verecektim. Daha sonra Saçak`a uğramam gerekiyordu. Sonra Tarık`a ve Tevfik`e.

Sis günlerinin güzel yanı da var. İskeleye yığılan ve parkı doldurup sokaklara taşan kalabalık arasında uzun zamandır göremediğin bir tanıdığa rastlarsın.

Kimi zaman da çok eski bir dosta. Ya da, kendi yeğenine. Ya da okul arkadaşına. Ya da öğretmenine.
Bu amaçla mahşerin içine daldım.
Şansıma Behzat Ay çıktı.

Beş-on gündür içki içmiyormuş. Üç-dört saat alan bu "tekaütlük" süresi içinde, iskele, rıhtım boyu, Altıyol, Bahariye, Mühürdar arasında dolanıp durduk. Birkaç kez bitpazarını yokladık. Kitaplar aradık. Hiç bilmediğimiz bir biraevine girdik. Ben bir bira içtim; o yemek yedi. Biramı yudumlarken, sıkıntıya düşmüş bir hoşgörüyle uzaklara bakmak istiyordu sanki. Bir yerden gömlek aldık. Sinemaya gitmeyi önerdim. Önce karşı çıktı. Yolda Arslan Başer Kafaoğlu`na rastladık. Bize çiğbörek ve mantı ısmarladı. Sonra herşey kendi doğal çizgisini izlesin diye Kemal Sunal`lı bir filme girdik.

‘‘Bu tür filmleri çok sevdiğimiz anlaşıldı’’ dedim Behzat`a. Tatil ve serüven duygusuyla lafı daha ileri götürdüm: ‘‘Yerli filmler, halk türküleri gibidir. Bugünün türküleri biraz onlardır. İşte ayrıca çok şey öğrenirsin; dil değişmelerini izlersin; yeni argo önce onlarda biçimlenir. Rimbaud da biliyorsun, ilkel, beceriksizce çiziktirilmiş (bizim halk kitaplarındaki gibi) resimlere bayılırmış. Kaç yıldır sinemaya gitmiyorsun? Telefon mu? Yooo! Ne telefonu? Bir törendir sinema koltuğunda oturmak.’’

Behzat son kez Şeşenka ile gelmiş bir sinemaya. On yıl önce. Bir ay önce kadar intihar etti Şeşenka. İyi kızdı, sorunu çoktu.

Dönüşte Behzat aynı yerden iki gömlek daha aldı. Tanesi bin lira. Sonra baktık, vapurlar işlemeye başlamış.

Biz değişmişiz. Ama kent daha çok değişmiş.

Hemşin Kıraathanesi`ne girdik. Öğretmenler oyun oynuyorlar. Bir masada da avukatlar, onlar da oynuyorlar.

Şiir Atı bu ay da çıkmadı.

Akşam, evde, Marcelin Pleynet`in Art et Litterature`ünü karıştırdım. Resimle ilgili birkaç bölüm okudum. O da az karışık kitap değil aslında.

Cemal Süreyya
Kaynak: (999. Gün Üstü Kalsın. Broy Yayınları. Ekim 1991.)

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT