Bahçeli Konağın Sakinleri-II

Leyla Neyzi

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Bahçeli Konağın Sakinleri-II

İnci Hanım`ın ailesinde her kuşakta eve içgüveysi girer. Teyzesinin eşi Zeki Mesut Bey, babası Akif Bey ve kendi eşi Nahit Bey hep içgüveysi olarak katılırlar aileye. Kayınpeder-damat ilişkisi, ince bir denge gerektirir. Daha mütevazi bir aileden Bahçeli Konağa gelen İnci Hanım`ın babası Akif Bey, kayınpederinin kurallarına uymaya özen gösterir:

Babama karışan yok damat diye. Ama bazı şeylere babam da riayet derdi. Tiryakiydi, fakat katiyen dedemin yanında sigara içmezdi. Sonra sofrada açık saçık konuşulmayacak, hatta gülünmeyecek. Babam ona da uyardı. Ciddi ciddi yemek yer, kalkardık hepimiz, vazifeymiş gibi. Birlikti ama babam da katkıda bulunurdu. Mesela kahvaltılık hep babama aitti. Ama daha büyük yük dedemdeydi. Evin odunuymuş, kömürüymüş hep dedem alırdı. Dedem öldükten sonra babam, "ben şimdi koca evi nasıl idare edeceğim? "diye bayağı bocaladı.

1947`de, İnci Hanım on yaşındayken, dayısı mimar Asım Mutlu`nun öncülüğünde Bahçeli Konak restore edilir. Konağın dış cephesi aynen bırakılarak, içi değiştirilip üç müstakil kat yapılır: Yavaş yavaş büyük konaklardan apartmana dönülmeye başlandı, çünkü idaresi zor. Evin mutfağı en alt katta, yatak odamız en üst katta. Ben hastayken bir kere çıksa annem, on kere iner çıkar. Hem biz tenhalaştık, ablamla eniştem ayrı eve çıktı, gece yatan hizmetçi de kalmadı.

Kuşaklar değişip, mekan da küçülünce içgüveysi kurumu zorlanmaya başlar. İnci Hanım`ın ablası Necla Hanım evlenince, eşi Ercüment Bey Bahçeli Konağa gelir ama, bu kısa sürer: Ablam evlenince bir sene bizimle oturdu. Sonra pek olamadılar hep bir arada. Ne kadar olsa, dedem kuralcıydı. Eskiden isterlerdi ki, herkes bir arada sofraya otursun. Babam da geç kalırdı bazen. Yürüyüşü çok sever, "Karaköy`den bakına bakına geldim, ne var tramvaya binecek" derdi. Biraz geç gelince dedemin yüzü ekşirdi. Öbür küçük damat bunlardan hiç hoşlanmadı, yavaş yavaş tabi kuşak değişiyor. Ablamla enişten ayrı çıktılar ama, ben bütün yaşamımı konakta geçirdim.

İnci Hanım ile eşi Nihat Bey, konakta başlayan evlilik yaşamlarını konak satılana kadar orada sürdürürler. Fakat Akif Bey, kayınpederiyle kurmuş olduğu ilişkiyi damadından bekleyince geçimsizlik baş gösterir:

Ben evlendikten sonra konağa geldim, çünkü hayat şartları zordu. Annemler de memnun oldular. Ev satılıncaya kadar idare ettik. Oğlum Faruk da o evde doğdu. Ama pek kolay olmadı. Nahit pek yumuşak başlı bir adam değil. Babam da değil, sonunda ikisi bir evin içinde, babam ölünceye kadar dargın yaşadılar. Devamlı huzursuzluk oluyor, bir taraf kocam, bir taraf babam, arada kalıyordum. Hatta bir keresinde ev bile aradım onlar anlaşamadığı için. Babam da damat olarak o eve gelmiş ama, dedemin yanında sigara içmez, pijamayla aşağı kata inmezdi. Böyle bir mesafeyi koymuş, kendi damadından da onu bekliyor. Nahit de gayet rahat hareket eden bir insan. Mesela hiç unutmuyorum, banyodan sonra bornozuyla onların odasında kanepeye oturmuş. Babam da yatak odasına girmiş. Ona bir şey söylemedi ama bana söyledi. İncir çekirdeğini doldurmaz şeylerden huzursuzluk oldu. Bir keresinde Nahit çok kızdı, "sen benim babam değilsin" dedi. Bu söz söylenince babam onu bir daha affetmedi. Ayrı da çıkamadık, öyle oturduk ve sonunda hiç konuşmadı. Misafirlerin yanında Nahit birşey söylerse, babam mecbur olup cevap verir ama yalnızken katiyen konuşmazdı. Böyle bir hayat geçirdik.

Bahçeli Konağın Sonu

Sonunda Sultanahmet`teki konak bir halıcıya satılır, İnci Hanım da Şişli`ye taşınır:
"1989`da teyzem ve dayım satınca mecbur olduk. Evin içi çok eskimişti, bir de su sıkıntısından bıkmıştım. Seksen basamak su taşıyorduk." İkinci derece tarihi eser olan bahçeli Konak satıldıktan sonra, eskisine sadık kalınarak yeniden yapılır: Tam değil tabii, arkaya katlar çıkmışlar, eski rengi pembeyken beyazımı birşey olmuş. Mermer pirinci diyorlardı ona. "Pembe balkonlu ev" diye tarif ederdik.

"Ev ev üstüne olmaz" dese de, Bahçeli Konak`ta geçirdiği yarım yüzyılı unutamıyor İnci Hanım: Hala konağı çok özlüyorum. Yüksek tavanları, çocukluğumda gittiğim Sultanahmet Parkı`nı özlüyorum. Gerçi orada yalnızlık çekiyordum. Bütün akraba ve arkadaşlar ya karşıda, ya Şişli veya Levent`te. Bir tek biz kaldıydık. En son dayanan biz olduk işte.

İnci Hanım, Bahçeli Konağın sonunu şu cümleyle özetliyor: "Her güzelliğin bir sonu vardır".

Kaynak: İstanbul`da Hatırlamak ve Unutmak / Leyla Neyzi / Tarih Vakfı Yurt Yayınları / S: 111-113

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT