Batılılaşma Sürecinde İstanbul-2

Stefanos Yerasimos

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Batılılaşma Sürecinde İstanbul-2

1665`te Viyana`ya giden Evliya Çelebi, kentin satranç planına, binaların altı-yedi katlı ve balkonlu olmasına, meydanlardaki çeşmelerin heykellerle donatılmasına hayran kalmıştır. 1719`da Pasarofça Antlaşması görüşmeleri için Viyana`ya giden Osmanlı heyetinin günlüğünü yazan anonim, sekiz-dokuz katlı ve üç-dört bodrumlu diye anlattığı binalardan, ayrıca sokakların gece aydınlatılmasından, kentin varoşlarından söz etmektedir. 1758`de Viyana`ya giden Ahmed Resmi Efendi de aynı gözlemleri yinelemektedir. 

18. yüzyılın sonlarında ise Avrupa başkentlerinde daimi Osmanlı elçiliklerinin kurulması Batı şehirciliğine ait gözlemleri giderek somut önerilere dönüştürür. 1806 ile 1811 arasında Paris`te bulunan Abdurrahman Muhib Efendi, Napoléon`un yönettiği kent düzenlemelerine tanık olur; Paris`in eski bir kent olduğunu, eski binalar günün binalarına ve eski sokaklar günün sokaklarına uymadığı için bunların yıktırılıp düzeltildiğini, dar sokaklarda hava dolaşmayınca kötü kokuların buralarda yerleştiği ve bu nedenle dar sokakların genişletildiği, ağaçlarla donatıldığını yazar.

Ancak Osmanlı tarihinin ilk şehircilik manifestosu olarak adlandırabileceğimiz metin, Tanzimat`ın kurucusu olan Reşad Paşa`nın büyük elçi olarak bulunduğu Londra`dan II. Mahmud`a Ekim 1836`da gönderdiği mektuptur. O arada Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, kentin önemli işlevlerinin bir kısmı Karaköy ve Beşiktaş arasındaki sahaya kaymaya başlamıştı; ama yangınlar eskisi gibi birbirini izliyordu. Beyazıt semtini tahrip eden bir yangını fırsat bilen Reşad Paşa, padişaha mektubunu kaleme alır. Her yangından sonra Avrupa basınının Türkler`i küçümseyerek "memleketinizde taş yok mu ya da tuğla yapacak kimse bulunmuyor mu da evlerinizi tahtadan yapıyorsunuz?" diye yazdığından söz ederek mektubuna başlayan Reşid Paşa, artık evlerin kagir, yolların da hendese (geometri) kurallarına uygun olarak yapılması gerektiğini yazar. Bunun için de önce Avrupa`da mimar ve mühendis getirmek sonra da gençleri mimarlık okumaları için Avrupa`ya göndermek gerekir.

Yolların genişletilmesi ve parsellerin yeniden düzenlenmesine en büyük engelin vakıflar olduğunu bildiğinden, önemli olanın vakfın gelirini sağlamak olduğunu, oysa yapılacak düzenlemelerden sonra arsa değerleri artacağı için vakıf arsaların kısmen istimlak edilmesini ister. Ayrıca, bu işlerin devlet tarafından başlatılabilmesi için dış borçlanmayı da önerir.

Söz konusu önerilerin resmi bir metinde yer almasının ilk örneği ise 17 Mayıs 1839 ilmühaberidir. Bu metinde artık başkent İstanbul`da "resimsiz ahşap" evlerin yapılmaması gereğinden başlayarak bir kent planı çizilir. Burada "Bab-ı Hümayun`dan Divanyolu`yla Aksaray`a ve oradan Silivri ve Mevlevihane kapılarına ve Sultan Bayezid`den Edirnekapısı`na ve Ciharşenbe (Çarşamba) pazarından geçilerek Eğrikapı`ya ve Kadırga limanından Yedikule`ye ve dahil-i surdan Bağçekapısı`ndan bida ile (başlayarak) Eyyüp el-Ensari... civarına varınca" açılacak olan yolların 20 zira (15.20 metre) genişliğinde olacağı, iki yanına ağaç dikileceği ve dörder ziralık (3.04 metre) yaya kaldırımları bırakılarak 12 zira (9.12 metre) genişliğindeki şosenin at ve arabalara ait olacağı yazılır. Diğer yollar 15 zira (11.40 metre), 12 zira (9.12 metre) ya da edn az 10 zira (7.60 metre) genişliğinde olacak ve asla çıkmaz sokak yapılmayacaktır. Ve sur dışında "Yalı Kçşkü`nden başlayıp Unkapanı`na ve Tophane-i `amire`den Cisr-i Cedid`e (Unkapanı köprüsü) varıncaya taş iskeleler ile kezalık yirmişer zira yollar", uygu yerlerde açılacak meydanların çevresinde ise camiler ve diğer önemli binalar yapılacaktır. Ancak, bütün bunların gerçekleşmesinin pahalıya mal olacağı düşünülerek, yeni bina ve yollara yangın görmüş yerlerden başlanılması da öngörülür. Böylece Tanzimat`la birlikte İstanbul`da bir yangın şehirciliği başlar. Bunun temelleri 1848 ve 1863 Ebniye Nizamnameleri ile atılacak ve 1854 Aksaray yangınından sonra, İtalyan mühendis Luigi Storari`ye 1856`da yaptırılan ilk ifraz planıyla hayata geçirilmeye başlanacaktır.

17 Mayıs ilmühaberinin yayımlandığı tarihte başkentteki en önemli yolun (Divanyolu) genişliğinin 6 metreyi bulmadığı göz önüne alnırsa bu resmi metinin  salt ütopya olduğu düşünülebilir. Oysa kaleme alınmasından 150 yıl sonra burada yazılanların tümü gerçekleşecektir. Öngörülen büyük bulvarlari 1937`de Henri Prost tarafından çizilen İstanbul Nazım Planı`na alınacak ve 1950`li yıllarda gerçekşecek, Marara sahil yolu düzenlenecek ve son olarak Haliç sail yolları 1980`li yılların ikinci yarısında açılacaktır. tarihi Yarımada dokusunun geometrik bir düzene sokulması ise, öngörüldüğü gibi, yangından yangına ele alınacak ve yapılacaktır.

İstanbul`un kentsel ve sosyal dokusunun birarada düzene sokulması Batılılaşma`nın olduğu kadar merkezileşmenin de bir sonucudur. Daha doğrusu, Batılılaşma, merkezi yönetimin, imparatorluk çapında olduğu kadar başkente de, 18. yüzyıl boyunca giderek elinden kaçırdığı görülen iktidarı yeniden yakalayabilmesi için başlattığı bir süreçtir ve İstanbul`da doğrudan Batı modelinden esinlenen bir şehircilik düzeninin uygulanması başkentin merkezi iktidar tarafından doğrudan denetim altına alınması demektir. Bundan dolayı da Batı`da, şehirciliğin gelişmesinin bir parçası olan belediyecilik, Osmanlı devletinde arkadan yetişecek ve en azından başkentte, tüm şehircilik uygulamalarının merkezi idarenin girişim ile gerçekleşmesine karşın, belediye kuruluşlarına Batı`nın dürtüsüyle geçilecektir.

Bu geçiş Kırım Savaşı ile İstanbul`a gelen yabancı akını ve dış borçlanma ile birlikte Galata bankerlerinin başını çektiği Levanten grubunun güçlenmesiyle olacaktır. Diğer Avrupa kentlerinde olduğu gibi belediye hizmetleri isteyen bu gruba Osmanlı hükümeti sonunda bir "örnek belediye" hediye eder. 1857`de Beyoğlu ve Galata`ya özgü bir Altıncı Daire Belediyesi kurmakla merkezi yönetim "buyurun, yaşadığınız semtlerde, aranızda vergiler toplayarak, belediyenizi yapın" mesajını vermektedir. Böylece yabancı uyruklulara oy hakkı verildiği ve tutanakları Fransızca olan bir belediye düzeni yürürlüğe girer. 1860 yıllarında ise Galata surlarını yıkan ve Bankara Caddesi`ni açan Beyoğlu Belediyesi ile Hocapaşa yangınından sonra, kentin merkez yönetim alanını, Baıali ve çevresinin düzenlenmesini yürüten ve üst düzeyde bürokratlardan oluşan "islahat-ı turuk komisyonu" arasında bir yarış görülür. Ancak 1869`da, serbest piyasadan borçlanma yoluyla girişimlerini yürüten "liberal" Beyoğlu Belediyesi de, hazineden beslenen "devletçi" islahat-ı turuk komisyonu da batar ve merkezi yönetim özerkliği olduğu kadar bütçesi de kısıtlı bir İstanbul Belediyesi kurar. Osmanlı ve ondan sonraki Cumhuriyet yönetiminin belediyeye karşı tutumunu anlamak için, belediye başkanlarının ancak 1960`tan sonra halk tarafından seçildiklerini hatırlamak yeterlidir.

Kaynak: Dünya Kenti İstanbul / Stefanos Yerasimos / Habitat II

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT