Uskumru balığının yumurtasını attıktan sonraki zayıflamış hálindeki adı. Uskumrunun İstanbul sularında av zamanı kasım başından mart sonuna kadardır; nisan başından mayıs sonuna kadar tutulan uskumrular, yumurtasını atmış, çirozlaşmış balıklardır.
Çirozun eti yağsız, lezzetsiz olduğu için táze olarak yenilmesine pek rağbet edilmez, tutulan balıklar kendine mahsus usul ile kurutulduktan sonra (bir çeşit pastırması yapıldıktan sonra) yiyecek maddeleri piyasasına verilir. Çirozun kurutulması usulünü Karakin Bey Deveciyan ‘‘Balık ve Balıkçılık’’ isimli muhalled eserinde şöyle anlatıyor:
‘‘Kurutulacak balık çok olur ise kulak ve bağırsakları çekilmeksizin ve balıklar az olduğu zaman kulak ve bağırsakları çekildikden ve kuyruklarından çift çift bağlandıktan sonra büyük fıçılara konulur, beher bin adedi için 15 kilo tuz serpilip 8-10 saat bırakılır.
Bu müddet zarfında balıklardan akan su, kan ve tuzdan hásıl olan salamura, balıkların üstüne çıkıp kapatır; bu salamura dökülür, balıklar fıçılardan alınır, kulak ve bağırsakları çekildikden sonra kuyruklarından kınnabla ikişer ikişer bağlanıp 40-50 çift bir dizi yapılır, tuzda kaç saat yatmış ise, o kadar müddet deniz suyunda bırakılır, sonra çıkarılıp sergi tábir olunan iskelelere gerilmiş sicimlere asılır ve kuruyuncaya kadar güneşde bırakılır.
Hava müsaid, sıcak olursa beş günde kurur ki, en makbul çiroz bunlardır. kararsız havalarda on beş günde ancak kurur, bu çirozlar muteber değildir. 2-3 gün rutubetli, sisli havaya rastlayan çirozlar bozulur; renkleri solukdur ve piyasada makbul değildir. Balıklar ne kadar taze olursa, kurusu o derece nefis ve kıymetli olup bayat balıklardan yapılan çirozların gözleri kırmızı, rengi solukdur, hiç makbul değildir.
‘‘Seçme, büyük kıt`ada olan çirozlara Kırma Çiroz denilir; balığı da taze ise en makbul çirozdur.
‘‘Kuru çirozlar sepetler içinde istif olarak saklanır, istenilen yere sevk edilir.
‘‘Tuzunu itidal ile almış ve güzelce kurumuş olan çirozlar bir buçuk sene dayanır, nefásetini muhafaza eder.
‘‘Balıklar sergide iken devamlı yağmur yağar ise, balıkları bozmaz, fakat tuzunu alır götürür, o suretle bozulması yolunu açar, yağmurdan sonra balıkları sergiden indirmek tekrar tuzlamak lázımdır; fakat yağmur görmüş çiroz artık diğer çirozlardaki nefaseti muhafaza edemez.’’
Kuru çiroz, içki sofrası mezesidir; bilhassa bira ile yenilir, rakı sofrasına gelir. Umumiyetle iki türlü yenilir; ateşde kebap edilir, kavuzları dövülüp atılır, etleri sıcak sıcak, bir nevi pastırma gibi yenilir. Yáhud kebap ettikten sonra etleri tiftiklenir, bir tabağa konulur, üzerine dere otu serpilip sirke dökülerek ‘‘çiroz salatası’’ yapılır.
Bir çeşit yeniş tarzı daha vardır ki, halk arasında pek yayılmamışdır; bir ziyafet sofrası sürprizi olabilir.
Sofra ihtiyacına göre çirozlar sabahleyin ateşe gösterilip kebap edildikten sonra dövülür, kavuzu atılır, başı atılır, yalnız karnından yarılarak, sırta dokunulmaz, kuyruğa bağlı iki kalem halinde açılır, kılçığı alınıp suya veya sirkeye atılır, birkaç saat yattıktan sonra alınır, yumuşak durması için nemli beze sarılır. İşret sofrasına çıkarılacağı zaman, sırttan bitişik o iki kalemden mürekkeb çiroz galeta ununa ve yumurtaya bulanıp tavaya atılır; kızarınca tavadan alınarak sofraya gelir.
REŞAD EKREM KOÇU
Kaynak: (İstanbul Ansiklopedisi. Sayfa: 4035-36)