Eski Çağda İstanbul: Byzantion-I

Oğuz Tekin

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Eski Çağda İstanbul: Byzantion-I

Bugünkü İstanbul ili eskiçağın üç kentini, Byzantion, Kalkhedon (Kadıköy) ve Selymbria`yı (Silivri) içine alıyordu. İstanbul Boğazı`nın her iki yakasında yer alan Byzantion ve Kalkhedon, günümüz İstanbul`unun çekirdeğini oluşturan yerleşmelerdir. Selymbria ise kentin dışında, Silivri ilçesi sınırları içinde kalmaktadır.

Marmara Bölgesi`nin yerleşime sahne olan en eski yöreleri olması nedeniyle İstanbul`un Anadolu ve Trakya yakalarındaki tarihöncesi yerleşmeler (Yarımburgaz Mağarası ve Fikirtepe gibi) "Dünya Kenti İstanbul" sergisi çerçevesinde ele alnımış; ancak İstanbul`un tarihsel geçmişi ve kent olgusu Byzantion ile özdeş olduğundan bu yazının konusu ve kapsamı-"Dünya Kenti İstanbul" kitabı için- Byzantion ile sınırlı tutulmuştur.

Byzantion, Avrupa ile Asya`yı ayıran İstanbul Boğazı`nın (Bosporos) Trakya yakasında, bugün, Topkapı Sarayı ve Ayasofya`nın kapladığı alan üstünde kurulmuştu. Yani, Sarayburnu ve hinterlandı Byzantion`un çekirdeğini oluşturuyordu. Kent zamanla gelişmiş, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde, kabaca bugün Eminönü ve Fatih ilçelerinin bulunduğu alana yayılmıştır. İstanbul`un sözkonusu dönemlerine ait izlerin bulunduğu bu alan günümüzde Tarihi Yarımada olarak anılmaktadır.

Kuruluş Efsanesi

Geleneğe göre, Byzantion`u Orta Yunanistan`daki Megara kentinden gelen kolonistler kurmuşlardır. Ancak olasılıkla Megaralılar`a başka yerlerden, özellikle Kalkhedon`dan ve Mileytos`tan gelenler de katılmıştı.
Bir görüşe göre, Megaralıalr`ın başında kurucu olarak Byzas vardı; kentin adı da Byzas`tan gelmektedir. İstanbul Boğazı ve Byzantion`un kuruluşuna ait mitolojik öykü şöyledir:

Argos kralı İnakhosûn kızı olan İo, aynı zamanda Argos kentindeki Hera Tapınağı`nın rahibesidir. Bir gün İo`yu gören Tanrı Zeus, ona aşık olur. Kocası Zeus`un bir başkasına ilgi duyduğunu öğrenen Hera, kıskançlığa kapılarak İo`yu Zeus`tan ayırmanın yollarını arar. Zeus, İo`yu Hera`nın gazabından korumak için sevgilisini inek biçimine sokar. Ancak Hera, ineğin kendisine verilmesini ister. İo`yu alır ve bin gözlü dev Argos`u başına nöbetçi diker. Zeus da Hermes`i göndererek devi büyüleyip öldürtür. İo devden kurtulmuştur; ama Hera bu kez de bir at sineğini İo`ya musallat eder. Sinek ısırdıkça, inek kılığındaki İo`nun canı yanar; Trakya`dan İstanbul Boğazı`na gelir, boğazı geçerek Asya yakasında kıyıya çıkar. Bu öyküden dolayı İstanbul Boğazı, "inek geçidi" anlamına gelen Bosporos adını alır. İo, "Altın Boynuz"u geçtikten sonra bir kız çocuk dünyaya getirir. Adını Keroessa koyar. Keroessa`nın Deniz Tanrısı Poseidon`dan Byzas adlı bir çocuğu olur. Byzas büyüyünce, annesinin kendisini doğurduğu yerde bir kent kurar. Kent, kurucusu Byzas`tan dolayı Byzantion olarak adlandırılır. Her ne kadar Byzantion`un kuruluşunda Megarılılar`ın rolü varsa da, Trak ve Anadolu öğeleri de bulunduğundan, Byzantion`u salt bir Yunan koloni kenti olarak görmemek gerekir.

Kentin kurucusu olarak daha geç bir tarih geleneğinin ürünüdür. Byzantion`un Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinin ön yüzünde Byzas`ın miğferli ve sakallı büstü ile adı yer alır. Bu sikkelerin arka yüzünde betimlenen gemi ise, bir görüşe göre, Byzas`ı Megara`dan Byzantion`a getiren gemidir.

Kuruluş Tarihi

"Tarihin babası" olarak anılan Herodotos (M.Ö. 5 yy), Byzantion`un Kalkhedon`dan 17 yıl sonra kurulduğunu söylemektedir. Herodotos`tan çok sonra, Roma İmparatorluk Dönemi`nde yaşamış olan Eusebius ise Kalkhedon`un kuruluş tarihini MÖ 685, Byzantion`unkini ise MÖ 660/659 olarak vermektedir. Gerek tarihçi Herodotos, gerek MÖ I-MS I. yüzyılda yaşamış Amaseialı (Amasya) coğrafyacı Strabon, İstanbul Boğazı`ndaki ilk yerleşimin Anadolu yakasındaki Kalhdeon`da olmasının, Kelkhedonlular`ın kör olmalarıyla açıklanabileceğini aktarmaktadır.

Kör olmasalardı, karşı kıyıda böylesine elverişli bir yer dururken gelip buraya yerleşmezlerdi. Anlaşılan, Kalkhedon`un "körler ülkesi" olarak anılması Antik Çağ`da bilinen bir öyküydü. Sonuç olarak, Byzantion`un MÖ 7. yüzyılın ortalarında ve Kalkhedon`dan sonra kurulduğu söylenebilir.

Kentin Stratejik Önemi

Byzantion ile ilgili en ayrıntılı bilgi Yunan tarihçi Polybios`tan (MÖ 23. yy) alınmaktadır. Polybios, Byzantion`un deniz kıyında çok güvenli ve zengin bir kent olduğunu söylemektedir. Gerçekten Byzantion, startejik konumu dolayısıyla Karadeniz ile Ege dünyası arasındaki ticaretin kilit noktasıydı.

Önceleri, Boğaz`dan geçişler, yani deniz yolu önemliydi. Anadolu`ya ya da Anadolu`dan Trakya`ya geçişler de başlayınca, Byzantion`un statejik önemi iyice artmıştır. Bilindiği üzere, ilk ve önemli geçişi Pers kralı I. Dareios (MÖ 522-486) , İskit seferi sırasında yapmış; bu amaçla gemiler yan yana dizilerek bir köprü oluşturulmuştu.

Boğaz`daki Akıntının Byzantion için Önemi

Polybios`tan alınan bilgiye göre Boğaz`daki akıntı, gemilerin Byzantion`a daha kolay ulaşmasını sağlamakta ve Haliç gemiler için liman görevi görmekteydi. Byzantion`dan Karadeniz ya da Çanakkale Boğazı yönünde gitmek, Kalkhedon`a göre çok daha kolaydı. Akıntının lehine olması dolayısyla Boğaz`daki trafiğin denetimi de Byzantion`un elindeydi. Ayrıca, akıntının, palamutların yönünü Kalhdeon`dan Bytzantion`a çevirmesi kente büyük yarar sağlıyordu.

Balıkçılık ve Tarım

İstanbul`da balıkçılık, eskiçağda da çok önemli bir gelir kaynağıydı. Her yıl Boğaz`dan geçerek Karadeniz`den Ege`ye göç eden palamutlar neredeyse kentin simgesi omuştu. Özellikle, "Altın Boynuz" olarak ün yapan Haliç, palamut kaynamaktadaydı. Balıkçılığın Byzantion için çok önemli olduğu, kentte basılmış sikkelerin üstünde yer alan balıklardan ve balıkçılıkla ilgili araç gereç betimlemelerinden anlaşılmaktadır. Nitekim Strabon da akıntının palamutları Khalkedon önlerinden Byzantion yönüne süreklediğini anlatırken Boğaz`daki palamut zenginliğinden söz etmekte; hatta Haliç`te palamutların elle yakalanacak kadar bol olduğunu söylemektedir.

Byzantion`un Roma imparatorluk Dönemi sikkelerinden bazen yan yana iki palamut balığı bazen de iki palamut balığı arasında bir yunus betimlenmiştir.

Byzantion`un toprakalrı da çok verimliydi. Ekim yapıldığında iyi ve nitelikli ürün alınıyordu. Fakat Byzantionlular, tarlalarının Traklar tarafından yağmalanmasından korktukları için güvenlik içinde ekim yapamıyorlardı. Byzantion`un ilk gümüş sikkelerinde yer alan sığır da, kentin sığır yetiştirdiğine bir kanıttır. Ayrıca, Hellenistik Dönem sikkelerinde Tarım ve Bereket Tanrıçası Demeter, elinde bereket boynuzu ile betimlenmiştir.

Kaynak: Dünya Kenti İstanbul-Habitat II, Oğuz Tekin, Tarih Vakfı Yayınları, S: 102-107

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT