Eski Çağda İstanbul: Byzantion-II

Oğuz Tekin

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Eski Çağda İstanbul: Byzantion-II

Haliç ya da Altın Boynuz

Altın Boynuz, İstanbul ile Beyoğlu`nun bulunduğu platoları birbirinden ayıran Haliç`E eskiçağda verilmiş bir addır. Yukarıda kentin en önemli doğal zenginliğini oluştuduğu anlatılan palamut balıklarının en çok bulunduğu ve yakalandığı yer de Altın Boynuz`du. Haliç`e boynuz dendiği çeşitli antik kaynaklarda bilinmektedir. Strabon Haliç`i keçi boynuzuna benzetmiş; Romalı yazar Yaşlı Plinius (MS I. yy) ise Haliç`ten "Altın Boynuz" olarak söz etmiş ve Haliç`e Altın Boynuz denmesinin, burada kaynayan balıklardan dolayı olduğunu söylemiştir. Anlaşılan Antik Çağ`ın içi meyve dolu bereket boynuzu, Byzantion`da içi palamut dolu bereket boynuzu oluvermişti.

Byzantion Yapıları

Byzantion, kuruluşundan başlayarak sürekli yerleşim görmüş ve geliştirmiştir. Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde yoğun iskan görmüş olması nedeniyle kentte arkeolojik kazı çalışmaları yapmak zordur. Ancak Bizans dönemi yapıları kısmen ayaktadır ya da kazıiçin elverişli durumdadır. Esiçağ (Hellenistik ve Roma dönemi) yapıları ise toprak altındadır ve günümüz kent dokusu nedeniyle kazı yapmak hemen hemen olanaksızdır. Dolayısıyla, Byzantion`daki yapılar hakkında bilgi ancak antik kaynaklardan (özellikle ortaçağ kaynakları) edinilebilmektedir.

Byzantion`un ilk çekirdeğini oluşturan yer, bugün Topkapı Sarayı ve Ayasofya`nın bulunduğu alandadır. Topkapı Sarayı`nın bulunduğu yer kentin akropolisidir. Akropoliste çeşitli tapınaklar yer alıyordu. Haliç`te iki ya da üç liman vardı. Birinde dalgakıran mevcuttu; diğerleri zincirle kapatılmıştı. Kaynaklarda, sütunlu dört galeriyle çevrili, içinde Helios`un heykeli bulunan bir agoradan söz edilmektedir.

Yunan yazar Ksenophon (MÖ 5-4 yy) ise, Thrakion olarak adlandırılan büyük bir meydandan söz eder. Bunun kuzeyinde Strategion adı verilen, üst düzeyde devley yöneticilerinin oturduğu bir alan vardı. Aynı zamanda gymnasionlar ve sarnıçlardan da söz edilmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi`nde kent, Sarayburnu ile sınırlı kalmayıp daha da genişlemiştir. İmparator Hadrianus döneminde (MS 117-138) bir sukemerinin yapımına başlandığı bilinmektedir. Bu arada Hippodrom`un da yapımına başlanmış, ancak bu ytapı İmparator Constantinus döneminde (MS 306-337) bitirilmiştir. Kentte İmparator Septimus Severus döneminde (MS 193-211) inşa edilmiş bir tiyatro da vardı. En önemli hamam yapısı ise Strategion yakınındaki Akhilleus Hamamı`ydı. Ancak bu yapılardan günümüze hemen hiçbir iz kalmamıştır.

Byzantion olasılıkla en erken dönemlerden beri surla çevrilmişti; ama bu surlardan da günümüze hiçbir iz ulaşamamıştır. Bizans İmparatoru Iustinianus döneminde (MS 527-565) yaşamış olan Byzantion`lu Dionysos ise kenti çevreleyen sur duvarlarının uzunluğunun 35 stadion (ykş. 6.5 km) olduğunu, bunun 5 stadionunun (ykş. 1 km) kara tarafında bulunduğunu söylemektedir.

İstanbul`un bugün Çemberlitaş, Beyazıt ve Laleli semtlerinin yayıldığı alan antik kentin nekropolisini (mezarlık) oluşturmaktaydı. Ancak, yapılan çalışmalardan ve ele geçen yapıtlardan nekropolisin Hellenistik ve Roma dönemlerine ait olduğu anlaşılmıştır; bugünkü Adliye Sarayı`nın bulunduğu yerde ise MS 6. yüzyıla inen bazı izlere rastlanmıştır.

Kültler (Tanrı ve Tanrıçalar)

Byzantion`da kutsanan tanrı ve tanrıçalar ile Byzantion`un kolonize edilmesinde büyük payı olan Megara`daki tanrı ve tanrıçalar arasında bir bağ kurmak olanaklıdır. Nitekim, K. Hanell`in çalışmaları bunu açıkça ortaya koymuştur. Megara`nınkurduğu kolonilerde ışık ve müzik tanrısı Apollon ile av tanrıçası Artemis`in birlikte tapım gördüğü anlaşılmıştır. Byzantion`da da durum böyledir. Ayrıca, Artemis`in yeraltı tanrıçası Hekate ile özdeşleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ana kent Megara`da kutsanan bereket tanrıçası Demeter ile güç ve cesaretin temsilcisi Herakles, Byzantion`da da kutsanıyordu. Sikkelerde ise en fazla betimlenen tanrı, deniz tanrısı Poseidon`dur; bazen tek başına betimlenmiş, bazen de yalnızca simgeleri yunuz ya da üç çatallıasa betimlenmiştir. Diğer sık bbetimlenen tanrılar arasında şarap ve bağbozumu tanrısı Dionysos ile akıl ve zeka tanrıçası Athena vardır.

Byzantion, kuruluşundan ancak yaklaşık 250 yıl sonra sikke basmaya başlaış; Hellenistik ve Roma dönemlerinde de sikke darbını sürdürmüştür.

Kentin Kısa Tarihi

Byzantion, kurulduğu andan başlayarak Trak kabilelerinin saldırılarına maruz kalmıştır. Pers kralı Dareios, iskitler`e karşı yaptığı sefer sırasında (MÖ 6. yy sonları) Anadolu`dan Trakya`ya İstanbul Boğazı`ndan ve Byzantion`un yakınından geçmiş ve hem Byzantion hem Kalkhedon Persler`in denetimine girmişti. MÖ 500`den başlayan İonia (İyonya) Ayaklanması sırasında, İonyalılar, Sardes`in ardından Byzantion ile bölgedeki diğer kentleri de ele geçirdiler. İonia Ayaklanması`nın bastırılmasından sonra Byzantion ve bölgedeki kentler Persler`in mttefiki olan Fenike donanması tarafından yakılıp yıkıldı.

Byzantion, bir süre Pers egemenliğinde yaşadı. Persler`in Plataiai ve Mykale`de Atinalılar`a yenilmesinden sonra, MÖ 5. yüzyılın ortalarına doğru da Yunanlar`ın egemenliğine girdi. MÖ 478`de Atinalılar tarafından Delos Deniz Birliği`ne alındı. Birliğe yılda 15 talanton vergi ödüyordu. Bu para, o dönem için büyük sayılabilecek bir miktar olduğundan, Byzantion`un zenginliğine işaret edebilir. Kalkhedon ise Byzantion`un ödediğinin ancak üçte birini ödüyordu. Gerek Byzantion, gerek Kalkhedon MÖ 5. yüzyıl boyunca Atinalılar ile Spartalılar`ın çıkar savaşına sahne olmuştur. MÖ 340/339`da II. Philippos, Byzantion`u kuşattı, ama ele geçiremedi. O tarihten sonra Roma İmparatorluk Dönemi`ne kadar Byzantion tarihinde kayda değer fazla olay olmamıştır.

Byzantion, Roma İmparatorluk Dönemi`nde bağımsızlığını korumuş olmakla birlikte, zaman zaman Roma`ya vergi vermekle yükümlü kılınmıştır. Bu dönemde en büyük felaketi iki Roma imparatoru (Septimus Severus ve Pescenius Niger) arasındaki mücadelede taraf tuttuğu zaman yaşamıştır. Nitekim Severus MS 196`da kenti ele geçirmiş ve halkı cezalandırmıştır. Byzantion`un bir kısım toprakları da Perinthos`a (Marmara Ereğlisi) verilmiştir. Kent, bir daha büyük Constantinus`a ( I. Constantinus)kadar eski durumuna dönememiştir. MS 3. yüzyılın ikinci yarısında Gotlar (Keltler) Byzantion topraklarına saldırmışlardır.

Büyük Constantinus Byzantion`u yeniden büyük ve görkemli bir kent halşne getirmek için kentte imar faaliyetlerine başlamıştır. II Mayıs 330`da Roma`nın yeni başkenti olarak (Yeni Roma) yeniden kurulan Byzantion`un adı da, bir süre korunmasına karşılık, sonradan imparatorun adından dolayı Constantinopolis olarak değiştirilir. Büyük Constantinus, kentte bayındırlık faaliyetlerini yoğunlaştırarak onu anıtlarla donatmış ve döneminin en görkemli merkezlerinden biri yapmıştır.

Kaynak: Dünya Kenti İstanbul-Habitat II, Oğuz Tekin, Tarih Vakfı Yayınları, S: 102-107

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT