Bizans, Türklerin eline geçtiği zaman
haraptı. İki asırdan beri acıklı bir biçimde süren Bizans saltanatının
can çekişmesi, şehirde inşaat ve bayındırlık adına her türlü girşimleri
sonuçsuz bırakmıştı. Özellikle de Latinler İstanbul`u aldıkları zaman
kiliselere varıncaya kadar tahribatta kusur etmediler. İstanbul`un birinci
kurucusu Konstantin`di. İkinci kurcusu da Fatih Sultan Mehmet oldu.
Fatih,
yalnız şehrin nüfusunu arttırmakla kalmadı. Sağlamlaştırıp süslemek
için de önemli binalar yaptı.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul`u aldıktan sonra ilk yaptırdığı Eski
Saray`dır. Eski Saray`ın yapımına 1454`te başlandı, saray bitinceye kadar
Fatih Edirne Sarayı`nda uturdu. Sarayın yapımı 1457`de bitti. Sultan Mehmet
yeni Saray`ı yaptırıncaya kadar bu sarayda oturdu. Yeni Saray yapıldıktan
sonra, padişahlar Saray-ı Cedide Amire`de oturdular. Eski Sarayda, ölen ve
tahttan indirilen padişahların anneleri, yaşlı ve gözden düşen
hasekilerle padişah kız kardeşlerinin ikametlerine ayrılırdı.
Evliya Çelebi Eski Saray hakkında şu bilgiyi veriyor: "O asırda
çevresinin uzunluğu 12 bin arşındı. Ve şekli dört köşe, taştan
binadır. Bir tarafı Sultan Beyazıt kazancıları köşesinden ta Miski Sabuni
kapısında son bulurdu. Bunlardan bir köşesi Tellak Mustafa Paşa Sarayı`nda
biterdi. Buradan bir tarafı Küçükpazar Seti ve Sarnıcına kadar varırdı.
Bugünkü yeniçeri Ağası Sarayı ve Siyavuş Paşa Sarayı`nın yeri daha önce
adı geçen Eski Saray`ın yerinde idi. Bir köşesi de ta Tahtakale üstündeki
setten geçip yine Kazancı tacirleri köşesine uzanırdı. Burada büyük bir
saray yapılıp iç kısmında çeşitli avlu ve meydanlar, harem hücreleri,
köşkler, havuz ve şadırvanlar, Keykavus mutfağı, hassa kileri ve 3 bin
baltacı ve kakülsüz uşaklar için evler inşaa edildi. Bir oda Ak Ağa, bir
oda Kara Ağa yaptırıp tümünün üzerinde Darüssaade Ağası bulunurdu.
Hasekilerle kral kızı da eski saraya konulmuştu. Haftada iki kez Yeni
Saray`dan Eski Saray`a gelip orada kalınırdı."
Yeni Saray`ın yapım tarihine gelince, sarayın yapımına 1465`ten sonra
başlandı. İlk inşaat 1478`de sona erdi. Sarayburnu o zamanlar zeytinlikti.
Sultan Mehmed yerin güzelliğine tutuldu. Şehrin ortasına kapanmayı
azametine uygun görmedi. Yeni Saray`ın yapılmasını emretti. Bu saray çeşitli
köşklerden ve dairelerden oluşacaktı. İlk yapılan köşklerden Çinili Köşk,
Sırça Saray gayet zarifti. Şair Ahmet Paşa bu köşkün yapımına şu
tarihi söyledi:
Bünyad-ı sarayı ki budur ahsen-i tarih
Kim ide mübarek tapumu hayy ü tüvana
Hic. 877 (M.1472)
İlk önce köşkler ve daireler yapıldı.
Surun ve Bab-ı Hümayun`un yapımı Fatih`in son yıllarına yetişebildi. Has
ahır da o tarihlerde tamamlandı. Bab-ı Hümayun üzerine besmele ve ayet-i
kerimeden sonra yazılan kitabenin tarihi 1473`tür. Bu yazı dönemin ünlü
hattatlarından Ali Bin Mürid üs Sofi`nindir. Kapının üzerinde Fatih`e ait
bir köşk ile iki tarafında kapcılara ayrılmış odalar vardı.
Yeni Saray`da harem dairesi yapımamıştı. Nitekim Evliya Çelebi`nin
rivayetine göre Fatih "Hasekilerle kral kızını Saray-ı Atik`a koyub
haftada iki kere Yeni Saray`dan Eski Saray`a giderdi."
Fatih`in Yeni Saray`da yaptırdığı dairelerden büyük bir bölümü şimdi
yoktur. Kanunname`de "Evvela bir Arz Odası yapılsın" denildiğine göre,
Arz Odası, Divan ve Has Oda`nın Fatih tarafından yaptırıldığına kuşku
yoktur. Evliya Çelebi`nin bu konuda verdiği bilgi önemlidir:
"Bu süslü bahçenin ta ortasında kalbe ferahlık veren, havası hoş, yüksek
zeminli bir tepe üzerinde kendilerine ait kırk adet Çin kasesi ile has odalar
yaptırdı ve Bab-ı Saadet`in iç yüzünde bir Arz Odası yaptırdı ki sanki
Havernak köşküdür. Atmeydanı büyüklüğünde bir avlunun doğusunda güzel
bir hamam, ona bitişik padişah hazinesi, ona bitişik kuşhane ve ona bitişik
kiler odası, has odası, hazine odası, hünkar camii, doğancılar odası, küçük
oda, büyük oda, külhan odası, seferiler odası, büyük oda mescidi, meşkhane,
oradan yine hamama kadar uzanan bu meydanın çevresinde sözü edilen çeşitli
odalar yapılmıştır. Fakat bu sarayda harem kısmı yapılmamıştır"
diyor.
1478 yılında Fatih Sultan Mehmed`in saray
halkı -eşekciler bile dahil olduğu halde- 726 kişi idi. Halefleri
zamanındaki saray halkının miktarı düşünülecek olursa, Fatih`in sade ve
tutumlu bir saltanat sürdüğüne hükmetmek gerekir.
Bunun gibi, Fatih`in sarayında mutfak masrafı da gayet tutumlucudadır.
Sarayın mutfak defterleri, her aya nahsus olmak üzere, günü gününe,
bütün ayrıntılarıyla yazılırdı. Bu defterlerde yiyecek ve içecek olmak
üzere saraya her ne alınır, her ne getirilirse, tümü okkası; kantası,
hammaliyesi, hatta fırın ücretiyle yazılmıştır. Örneğin Fatih Sultan
Mehmed her Pazartesi ve Perşembe günleri saray kiler emini aracaılığıyla
yoksullara ikiyüzelli akçe dağıtırdı. Bu sadaka da o günün saray mutfağı
harcamaları arasına: "Tasadduk-ı fukara an yed-i emin-i kilar-ı amire
ikiyüzelli" diye kaydolunurdu.
Kaynak: Eski İstanbul / Ahmet Refik/ Yayına
Hazırlayan: Sami Önal / İletişim Yayınları / S:13-21