Üsküdar`da Günbatımları

Arman Tayran

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Üsküdar`da Günbatımları

Resim dilinde “Pentimento”, eski bir tablonun zamanla dökülen boyaları arasından belirginleşip, eski resim ile yeni resmin birbirine karışmasıyla oluşan görüntüyü ifade eder. İstanbul’u bir tablo olarak düşünürsek, yedi tepesinde yetmiş kültürün birlikte yaşadığı bu kentteki Ermeni geçmişi, bugün karşımızda bulunan bu tablonun yer-yer çatlayıp dökülmüş boyaları arasından gözümüze çarpan bir pentimento oluşturmaktadır.

Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız farklı kültürlerin bu kentin tarihine katmış olduğu artı değerler ise günümüzde İstanbul’u dünyanın sayılı kültür başkentlerinden biri haline getirmiştir. XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda İstanbul Ermeni yaşamında önemli bir kültür merkezi haline gelen Üsküdar da, 1617 yılında inşa edilen ilk Ermeni kilisesi ardından 1838 yılında İstanbul’un ilk Ermeni okullarından Cemaran kuruldu. Manastırın yanından Ermeni mezarlığına kadar uzanan büyük üzüm bağı ise, “Vank bağı” yani Manastır bağı olarak anılıyor ve bu dönemde burası bir Ermeni Mahallesi olarak biliniyordu. Bölgedeki ikinci kilise ise 1685’li yıllarda Balatlı rahip Abraham tarafından inşa ettirildi. Patrik Krikor Basmacıyan döneminde ise semte iki tane çeşme yaptırıldı. Batı Ermeni edebiyatının Üsküdar’da yetiştirdiği isimler arasında, şiirleri birçok yabancı dile çevrilmiş İstanbullu Ermeni şairlerden Bedros Turyan’ın yanı sıra, kadın yazarlardan Zabel Esayan’ın İstanbul’la ilgili öyküleri, yazarın romantik bir üslupla kaleme aldığı, geçmişten günümüze uzanan çok kültürlü bir İstanbul görünümü canlandırır. 

Esayan, Paris Sorbonne Üniversitesinde eğitim gördüğü yıllarda kaleme alarak özlemini gidermeye çalıştığı Üsküdar’ı, ‘Silahtar bahçeleri’ adlı eserinde şöyle tasvir ediyor. “Bahar sabahlarını anımsıyorum Silahtar bahçelerinin; üzüm bağlarını ve adeta bir meşaleye dönüşmüş gül bahçelerini. O güller ki, rengarenk görümleri ve mis gibi kokularıyla doldururdu evleri ve beyaz badanalı odaları. Çocukların ellerinde, her yerde ve taç yaprakları, yağmur gibi yağardı her yere ve her şeyin üzerine...Üzüm bağlarının ötesinde ise Türk köyleri yer alırdı muhteşem camileri ve göğe yükselen bembeyaz minarelerine eşlik eden servi ağaçlarıyla. Boğaz, masmavi ışıldayan bir kordela gibi görünürdü uzaktan ve ardında İstanbul silueti; sabahları pespembe, öğleyin altın sarısı ve akşamları ise mavimsi bir gizem içinde ışıldayan rengarenk bir rüyalar diyarı gibi...” Esayan, yaratıcılığının olgunluk dönemine eriştiğini kanıtlayan, Paris’te kaleme aldığı “Sgüdari Verçaluysnerı” Üsküdar’da Günbatımları adlı eserinin yanı sıra, diğer romanlarından birçoğunu da Türk kadını na ithaf etti. Bunlar arasında “Meliha Nuri Hanım” en göze çarpan eseriydi. Yazar 1918 ‘de Ortadoğu’ya sürülmüş yetimlerin toplanmasını organize etti. O yıllarda yayınladığı “Son Kadeh” ve “Sürülmüş Ruhum” adlı romanlarıyla siyasi ve sosyal haksızlıkları protesto etti. Batı Ermeni edebiyatının yetiştirdiği Üsküdarlı yazar, 1943 yılında ise Ermenistan’ın başkenti Yerevan’da Üsküdar özlemiyle yaşama veda etti. 

ARMAN TAYRAN

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT