İskender Savaşır ile her telden söyleştik...7-Yazarını hatırlayamadığım bir yazıda “ Günümüz insanı için cinsellik artık tabu ya da sır değil. Çevresiyle sosyal ilişkisi, maddiyat, özellikle de para belirliyor günümüz insanını. Bu nedenle Adler altın çağını yaşıyor. Freud’ un yerini Adler alıyor. Çağımız Adler çağı.” yazıyordu. Siz bu konu ve günümüz insanının psikolojisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Tespitlerini bir çoğuna katılıyorum. Para, özellikle terapi pratiğimize baktığımızda sahiden cinsellikten daha önemli bir konu halinde, ama Adler’ i bu saatten sonra bu kadar yüceltmesi komik geliyor. Adler ortalama bir insandı sonuç olarak. Ama doğru bir şeye işaret ediyor. Şu anda bir şekilde arzunun geri çekilmesi oldu ve buna karşılık hırsın, tamahkarlığın ön planda olduğu ve üstelik bunun da insanı mutlu etmediği bir tarihsel süreçten geçiyor gibi gözüküyoruz. Bu da terapilere çok yansıyor. Ama bunu anlamama Adler yardımcı olmadı. Ben Adler’ den hareketle bir şey anlaşılacağını düşünmüyorum. Bana çok hitap etmiyor. Adler’ in bir tek önemli olduğu yan vardır, kardeş kavgası meselesine çok ciddi bir sahiden hala bugün işe yarayan benim için, kardeşlik ilişkileri. İlk defa tematize etmiş insandır Adler. Bence teorik bir derinlik getirmedi. Ama hiç değilse probleme işaret etti. Ana-baba-çocuk üçgeninden farklı olarak, bir de, kardeşlik diye bir meseleyi gözümüze sokan ilk insandır o. Freud’ u eğrilterek düşünmeye çalışan insanlar içi Adler’ e bu bakımdan bakmakta yarar var bence, kardeşlik ilişkilerine dikkati çekmiş insan olarak.
8-Eğitimci yönünüzden bahsedebilir misiniz?
Eğitim karışık bir kelime tabi. Okullarda, üniversite diye düşünecek olursak, yapılan şey eğitimse benim eğitici yanım yok. Bundan 20 küsur yıl önce mevcut eğitim kurumlarıyla yollarımızı ayırdık, şiddetli geçimsizlikle boşandık. Onlar beni istemiyor, ben onları istemiyorum. Geçen sene Marmara Üniversitesi’ nden bana ders verme teklifi geldi, gittim ders vermeye çalıştım orada ve dehşete kapıldım, orada eğitim adı altında yapılanları görünce. Ben bir şekilde bir söyleşinin sürekliliğine angajeyim. Ben konuşmaya devam ediyorum. Beni dinleyen insanlar olduğu sürece de ben konuşurum. Benim için eğitim böyle bir şey. İsterseniz çok geriye götürelim bunu, Platon’ un Sempozyum’ una, konuşmak benim için bir şölendir. İçeriz, konuşuruz, tatlı tatlı yanlışlarımızı birbirimize gösteririz. Benim için eğitim denen şey sözün sürekliliğidir. Söz karşısında hepimiz eşit yerde durmuyoruz. 3 ay önce bir arkadaşımla konuşuyordum. Bana haset ettiğini söyleyen bir arkadaşım. Sen neden benden daha çok şey biliyorsun diye sordu. Bende ona, senin de çocuğun var benim çocuğum yok dedim. Tesadüfen ben bazı şeyleri daha çok biliyor oluyorum. Bunun daha mı iyi, yoksa daha mı kötü olduğu konusunda benim cidden yargım yok. Benim bildiklerimle ilgilenen insanlarla konuşmayı seviyorum. Yoksa birilerine, ille bunları bilin, bunları öğrenince daha iyi insanlar olacaksınız gibi bir mesajım yok. Benim eğitimden anladığım şey konuşmaktır.
9- Karşı Sanat Çalışmaları ile ilişkilerinizden bahseder misiniz?
Burası ilginç bir yer. Çünkü bir önce söylediğimle çok örtüşen bir şey var. Ben geçen sene dünyaya küsmüş bir halde çıktım eski öğrencilerim “gel, biz seni özledik dediler” birlikte bir kültür merkezi kurduk. Buradaki arkadaşlarında aslında başka bir tarihi var. Onlar geldiler, bizim yaptığımız işi beğendiler. Tam benim isteyeceğim türden bir genişlemeye gittik. İşbirliği yapalım o zaman dedik. Biz daha 1. yılındayız. Ben memnunum burada yaptığım şeyden. Bunun bana şöyle bir katkısı oldu, ben sonuç olarak sözü ve sesi daha iyi bilirim. Müzisyen bir aileden geliyorum. Kendim edebiyatla uğraştım. Gençliğimde resim yapmışlığım var, ama görsel olanı okumak benim için daha zor bir şeydir. Buradaki arkadaşlar, beni ona zorluyorlar. Ben de onları başka şeylere zorluyorum. İte kaka gidiyor.
10- Karşı Sanat Çalışmaları kimlerin katılımıyla sürüyor?
Bu yaz için verilecek cevap yanlış olur, ama geçen yazın pratiğine bakacak olursak, bu konuyu üçe bölebileceğimizi düşünüyorum.Karşı Sanat’ ın sanatla ilgilenen, resim yapan ya da sanat tarihiyle ilgilenen bir kesim var. 3/1’i böyle. Diğer 3/1’i bizim Tünel’ den getirdiğiniz, tüketici olmakla yetinmek istemeyen bir kesim var. Baktığı şeyin anlamını sorgulayarak okumak isteyen bir kesim var. Bu kesimi biraz tarif edebilirim mesela. Çoğunluğu kadın, orta yaşlı, alay etmek adına şöyle denilebilir, hayatının ortasına gelmiş, hayatın anlamını sorgulamaya başlamış kadınlar. Bunu alay olarak kullanırsanız aslında kendinizle alay etmiş olursunuz. Evet, burada çok zor bir konuda çok ciddi uğraşan bir takım insanlar var. Bunu bir espri mevzu haline getirirsek biz ıskalamış oluruz. Bir de Defter çevresinden gelen, beni eskiden beri takip eden bir kesim var. Bunların içinde yeni bu işe katılmış insanlar olduğu gibi 12-13 yıldır bizi izleyenler de var. 12-13 yıldır Defter okuyanlar da var. Bir de onlar var, deli mi ne diyeceğim, bizden bir şey çıkmayacağını görmediler mi hala... Israrla takip ediyorlar. O anlamda tek bir cevabı yok, kim götürüyor, kimlerle çalışılıyor diye. Bunu sosyolojik, nesnel kategorilerle cevap veremeyeceğim. Bu işi sevenler götürüyor, onların katılımıyla sürüyor.
Karşı Sanat Çalışmaları
İstiklal Cad. Elhamra Pasajı No: 258/203, Beyoğlu
Telefon: 0212 245 46 57
Röportaj: Filiz Küçük