Geneksel Türk müziğini çağdaş müzik formları ile düzenleyen Laço Tayfa`yı çok sevdik. Grup, ilk albümü "Bergama Gaydası"yla türkülerimizi bize tekrar sevdirdi. Şimdi ikinci albümleri "Hicaz Dolap" ile karşınızdalar. Laço Tayfa`yı tanımak için grubun kurucusu Hüsnü Şenlendirici ile yeni albümleri ve müzikleri üzerine söyleştik...
Laço Tayfa ve yeni albümden bahsetmeden önce grubun kurucusu olarak sizi tanıyalım. Siz bir klarinet ustasısınız, kaç yaşından beri klarinet çalıyorsunuz?
Bergama`da doğdum, 26 yaşındayım, 4-5 yaşlarında başladım klarnet çalmaya. Genelde bizim sülalede herkes müzisyendir. Dedem klarnet ve trompet, onun babası da trompet çalarmış. Çaldığım başka aletler de var ama esas aletim klarnet. Trompet, asma davulu kayıtlarda da kullanıyorum. Babam Ergun Şenlendirici trompet çalardı, ben klarnette karar kıldım. İlkokulu Bergama bitirip İstanbul`a geldim, önce Sulukule`de çalmaya başladım, çok içine kapalıydım biraz sosyal ilişkiler kurayım diye babam erkenden oraya göndermiş beni, sonra konservatuvara gittim son sınıfta bitiremeden atıldım, kültür derslerinde ingilizcede başarısızdım.
Bize Laço Tayfa’nın nasıl kurulduğunu anlatır mısınız?
Laço Tayfa, İstanbul`a konser vermek için gelen ünlü Amerikalı grup Brooklyn Funk Essentials`a bazı Türk müziği parçalarında eşlik etmek üzere Pozitif`in teklifi üzerine kuruldu, ama konser için 13 kişilik bir renk enstrümanlar topluluğuydu öncelikle sonra onlar ile ilk albüm `In The Buzzbag` çıktı ardından gelen konserler bizleri tanıtmış oldu ve büyük ilgi gördük, sonra ilk albümü yapmaya karar verdik, üzerinde tekrar çalışıp sekiz harika müzisyen ile bu halini aldı.
Sekiz kişiden oluşan Laço Tayfa elemanlarını da tanımak isteriz?
Grupta farklı müzik eğitimlerinden ve geleneklerinden gelen çok iyi müzisyenler yeralmakta. Örneğin Türk halk müziğini iyi bilen Özkan Alıcı (bağlama), Türk müziği Nuri Lekesizgöz (kanun), Ergun Hepbildik (keman) caz müziği Volkan Öktem (davul) ve Nurhat Şensesli (bas) hem Türk müziği hemde caz müziği çalışmalarını sık yapan ben ve Mehmet Akatay (perküsyon) gibi, biz hem alaylı hem mektepliyiz. Türkiye`de müzik ile ilgili albüm kayıtlarında ve konserlerde diyebilirim ki hemen her işte ya birimiz ya da birden fazlamız yer almakta.
Müziğinizde türkülerimizi cazla harmanlayarak yorumluyorsunuz. Yeni ve farklı bir tür oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?
Hayır yeni bir tür denemez ama bizden öncekiler belki bu kadar başarılı ve iyi düzenlemeler yapmamışlardı herhalde çünkü bu çok bilinen parçalar bizim yorumumuzdan sonra bambaşka bir renge ve şekle giriyorlar, insanların hoşuna giden tarafı bu bizce, yeni bir dil kazandırıyoruz eski bilinen parçalarımıza.
Bize yeni albüm “Hicaz Dolap”ı anlatın biraz.
Hicaz Dolap önceki albümüz Bergama Gaydası`na oranla daha çok içimize sindi, herşeyden once bu albüme daha fazla kafa patlattık, daha kollektif bir çalışma yaptık. İlk albüm kaydedilirken zaman olarak acele etmiştik çünkü hepimizin başka işleri vardı ağırlıklı olarak, bu kez kendimizi iyi organize ettik ve aceleye gelmeden hatta planlandığından bir sene sonra çıktı albüm, yaklaşık iki ay parçaların aranjelerine çalıştık. Burç, Nurhat, Volkan ve ben, bunun öncesinde yine Burç ile uzun bir repertuvar araştırması yaptık, sonrasında stüdyoya girildi, gerçekten çok içimize sinen bir çalışma olduğunu düşünüyoruz biz.
"Hicaz Dolap”ın “Bergama Gaydası” albümünüzle arasında farklar var mı ?
Farklar var tabii, öncelikle daha sağlam düzenlemeler ve daha fazla emek var zaman açısından. Repertuvar ve düzenleme çalışmaları nerdeyse 6 ay sürdü. Stüdyo kısmı da çok içimize sindi, istediğimiz her türlü kolaylık vardı yani, ilk albümde biraz daha aceleci davranmıştık, çünkü başka işlere koşturuyorduk zamanımız azdı. Onun dışında fark yok Bergama Gaydası da çok samimi ve iyi yorumlanan bir çalışma, hala ilk albümümüzü şimdi çıkan Hicaz Dolap`tan daha fazla beğendiğini dile getiren hayranlarımız var. Hicaz Dolap`a bizim dışımızda daha fazla kişinin katkısı oldu, grup elemanlarının dışında Mercan Dede`nin Şurmat ve Erkilet Güzeli parçalarına yaptığı remiksler, Kibariye`nin (Zülüf) ve Athena`dan Hakan ve Gökhan`nın (Erkilet Güzeli) vokaliyle renklenen iki parça ve Kaşık ustası Mustafa Uysal`ın kaşığıyla yer aldığı Püsküllü parçası gibi... Kubat`ta `Gel Yad`a Salma Dilber` parçasını seslendirmişti hem de çok güzel okumuştu ama plak şirketi Bay müzik izin vermeyince koyamadık albüme. Aldığımız destekler bizi çok mutlu etti.
Hicaz Dolap’ta arabesk müzik sanatçısı Kibariye ve ska müzik yapan Athena grubunu görüyoruz, şarkıları farklı tarzlarda söyleyen bu sanatçılara yorumlatmak nereden aklınıza geldi?
Kibariye benim sahnede birlikte çalıştığım ve çok sevdiğim iki sanatçıdan biridir, diğeri de Özdemir Erdoğan`dır. Neşet Ertaş`ın `Zülüf` adlı parçası için Kibariye`yi düşündüm çünkü onun ses rengi ve yorumunu çok etkileyici buluyorum birçok kişi gibi onun sadece arabesk söylediğini zannedenler bir de bu yorumu dinlesinler eminim çok seveceklerdir. Athena`dan Hakan ve Gökhan ile onların son albümünde ben ve Mehmet Akatay çaldık beraber. Onların birer Laço Tayfa fanatiği olduğunu öğrendik o sırada, böyle karşılıklı elektrikler alınıp verilince onlarda bize renkli yorumlarıyla Erkilet Güzelini seslendirdiler, çok keyifli ve eğlenceli oldu, tam istediğimiz gibi yani.
Türkiye’de, çok kısa sürede tanındınız ve dahası popüler müzik yapmadığınız halde çok sevildiniz. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Yaptığımız müzik tüketim amaçlı yapılan işlerden farklı, bir kere çok samimi ve düzgün biz buna bağlıyoruz. Ayrıca bu bir ekip işi arkamızda turne ve konser desteği aldığımız Pozitif Tanıtım ve plak şirketimiz Doublemoon Records var. Herşeyimizi bu ekip düzenliyor, planlı ve programlı bir çalışma ile yapılamayacak ya da varılamayacak hedef yoktur. İlk albümümüz `Bergama Gaydası` daha stüdyoda aşamasında kaydedilirken tüm dünya hakları etnik müzik alanında ünlü Amerika`lı plak şirketi Traditional Crossroads`a satıldı ve şimdi dünyanın her yerinde satılmakta, Mayıs`ta New York`ta Central Park`ta Mayfest festivalinde bir konserimiz oldu. Yani aslında çok kısa bir sürede çok yol aldığımız doğru ama bu konuda çok ciddi bir emek var hepimizin işbirliği ile gerçekleşen.
Geleneksel müziğine sırt çeviren bir kuşak yetişiyor gibi, sizin görüşleriniz neler bu konudaki?
Geleneksel müziğimize ve kültürümüze sırt çevirildiğini düşünmüyorum eğer böyle olsaydı biz bu kadar tanınıp sevilemezdik diye düşünüyorum. Ancak gerek yazılı basın, gerekse görsel basında her tür ilgi ve alaka olarak dışlanıldığı doğru. Türk müziği ve Halk müziği nedense TRT dışındaki TV kanallarında ve radyolarda iyi saatlerde yer almaz veya hiç göremezsiniz, duyamazsınız, sanki Türkiye`de herkes Britney Spears dinliyormuş gibi.... Tamam pop veya arabesk veya türü her ne olursa olsun her çeşit müzik ve kültür insanlara sunulsun onlarda olsun ama öz kültürümüze bu kötü yaklaşım olmasın, Japonya`da, başka Avrupa ülkelerinde ya da Amerika`da kendi müziklerine karşı her zaman daha saygılı ve düzgün bir politika uygulanmakta, çünkü insanların talebi.
Sizin bir de roman grubunuz var, ismi nedir? O grupla ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Hüsnü Şenlendirici ve Saz arkadaşları dediğim bir grubum var, daha ağırlıklı oyun havaları ve Türk müziği çalıyoruz orada ve özellikle yurt dışında daha çok bu grup ile gidiyoruz.
Röportajın devamı için tıklayın
Röportaj: Oya Özer