Müzikle terapi, özellikle gelişmiş ülkelerde artık sıklıkla başvurulan tedavi yöntemlerinden biri. Peki ya arpla terapi?Avrupa’da nasıl bilmiyorum ama Amerika’da, arpla terapi yapılıyor. Arp terapisi diye ayrı bir konu var. Kısmi felç geçiren bir takım hastaların rehabilitasyonunda kullanılıyor. Tıpta kullanılıyor yani; arpın yeri var. Çok ciddi hastalıkları olan kişilerin son dönemlerinde, artık yapılacak hiçbir şey kalmadığında arp terapisi uygulanıyor. Bir grup arpist var Amerika’da, böyle bir hizmet sunuyorlar, hastanelerle çalışıyorlar. Örneğin kanser hastalarının son evresinde, yalnız kanser hastaları değil bütün ölümcül hastaların son aşamasında, artık hasta morfin alıyor ve başka hiçbir şey yapılamıyorsa, bu arpistler gidip hastanelerde çalıyorlar. Ses de rahatsız edici yükseklikte olmuyor çünkü küçük arplar kullanıyorlar. Amerika’da bazı hastanelerin böyle anlaşmaları var, müzisyenler gelip çalıyorlar ve hastalar çok mutlu olduklarınhımmmmmı söylüyorlarmış.
Belki de biraz önce bahsettiğimiz, arpın sesinin su gibi oluşu, ruhun üzerinde bıraktığı arındırıcı etki, fiziksel hastalığı iyileştiremese de en azından ruhsal yönden bir iyileşme sağlıyordur.Bence arp, size manen bir ortam sunuyor ve o ortamdan yararlanılabiliyor. Ben kendim de hissediyorum bunu. Arp çaldığım günlerle arp çalmadığım günler arasında o kadar çok fark var ki, kendimde çok fark görüyorum. Çaldığım zaman, hep daha mutlu oluyorum.
Türkiye’de, müzikle terapi ne aşamada? Bu konudaki çalışmalara katılmayı düşünür müsünüz?Tabii düşünürüm. Biraz da tıp camiasından da ilgili kişilerle bir araya gelmem gerekli, ben şimdiye kadar çok araştırmadım bunu. Birkaç sene evvel bir radyo programında bir psikolog, hastalarına her zaman için arp dinlemelerini tavsiye ettiğini söylemişti.
Arpın bazı ortamlarda daha çok kullanılabileceğini düşünüyorum, herhalde pek kullanılmıyor şu anda. Uygun ortamı yaratmak ve böyle çalışmalarda yer almayı isteyecek genç arpistlerin de olması lazım, tek bir kişinin yapabileceği bir şey değil, başlatırsınız ama birkaç kişinin bu işe baş koyması gerekir. Ben, hizmet şart hayatta diye düşünüyorum. Bu tür işleri sadece kendiniz için yapmanızın bir anlamı yok. Türkiye’de ne yazık ki böyle bir sorun var, mesela klasik müzikle uğraşanların çoğu sadece para için çalıyorlar, oysa bunu daha çok insanla paylaşabilirler. Para varsa çalıyorlar, para yoksa çalmıyorlar. Birdenbire para yok olsa dünyadan sanki bir daha enstrümanlarını çalmayacaklarmış gibi bir tavırları var. Yaptığımız şeyi daha çok insana götürelim, olmadık yerlere götürelim gibi bir düşünceleri yok. Örneğin senfoni orkestraları var, ama sadece kendi mekânlarında çalıyorlar. Kırk yılda bir turneye çıkıyorlar. Oysa hastaneler var, yaşlıların kaldığı huzurevleri var. O kadar çok yerde müzik yapabilirsiniz ki; bir orkestranın olanakları çok fazla, müzisyenlerin hepsini aynı anda bir yere taşımak zorunda da değilsiniz, üçü gider, beşi gider, on kişi gider, küçük küçük topluluklar halinde bir yerlere ulaşabilirler. Maalesef böyle şeyleri düşünmüyoruz henüz. Bir kişi olmak da yetiyor aslında ama ben yine de birkaç kişi olsak daha iyi olur diye düşünüyorum. Biz bunu arpistler olarak yapabiliriz ve yaygınlaştırabiliriz Türkiye’de.
Hayatınızda çok önemli bir yeri olan, unutamadığınız bir konser anınız var mı?Bir tane var ama bu bir konser değildi. Amerika’da olduğum dönemde, hem konserler veriyordum hem de hayatımı kazanmak için bana teklif edilen bütün işleri alıyordum. Bulduğum bu işlerin her biri birbirinden çok farklı olduğu için çok hoşuma gidiyordu. Aynı gün içinde hem tiyatroda çalıyordum, hem bir otelde, ertesi gün bir restoranda, bir düğünde, bir cenazede...Bir gün Babalar Günü dolayısıyla küçük bir toplulukla birlikte bir alışveriş merkezinde çalıyordum. İki genç kadın geldi yanıma, dört yaşındaki yeğenimiz dün öldü, kalbinde doğuştan bir sorunu vardı ve birçok ameliyattan sonra öldü. Yarın da cenazesi kalkacak, çok aradık ama bir arpçı bulamadık, siz gelip çalar mısınız? Kilisede ayin olacak sonra da defnedilecek, gelir misiniz?” dediler. Peki dedim. Ertesi gün gittim çaldım; tabii ilk defa kilisede bir cenaze ortamında bulunuyordum. Onlarda gelenek olduğu üzere, açık tabut vardı, ben de tabutun biraz arkasındaydım, tabutun içinde küçücük bir çocuk ve onun için toplanmış dört yüz kişi...Ellerim buz kesti, dondu, taş gibi oldu. Sonuç olarak bu işin altından kalktım. Bu olaydan iki sene kadar sonra bir burs kazandım ve altı aylık bir eğitim almak üzere New York’a gittim. Giderken babam bana, çok eski bir arkadaşının, daha doğrusu eski kız arkadaşının en son New York’ta olduğunu söyledi; tabii aradan yirmi beş, otuz yıl filan geçmiş! Benimle aynı okulda okumuş, sopranoymuş. “İstersen git bir araştır, o da müzisyen, belki sana yardımcı olur” dedi ve bana ismini verdi. Ben de New York’a gider gitmez, oranın bilinmeyen numaralar servisini arayıp kadının numarasını aldım. Aradım, babamın adını verdim, çok şaşırdı, iki gün sonra bir restoranda buluştuk. Bir kağıt çıkardı, iki sene önceki o küçük çocuğun kilisedeki cenazesinde dağıtılan program! “Benim ağabeyimin torunuydu o çocuk; o gün çok düşünmüştüm, programın altında yazan adını görünce. Sen çaldın değil mi o gün? Sendin o, değil mi?” dedi. Donup kaldım, şok geçirdim. Yani ağabeyinin torununun cenazesinde çalan bendim! İki yüz milyonluk bir ülkede, böyle bir karşılama...İnanılmaz bir tesadüf! Müzikten dolayı böyle bir tesadüf yaşadığıma inanamadım. Sadece müzik sayesinde oldu bu. Konser değildi bu aslında ama, müzikten dolayı yaşadığım ve en etkilendiğim olaylardan biri oldu.
Gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz, hayalleriniz neler?Bir arp sevenler derneği kurmayı çok isterim. İçinde birkaç profesyonelin olacağı ama daha çok hakikaten arpı seven ve arpla neler yapılabilir diye düşünmek isteyen insanların bir araya geldiği bir oluşumun içinde olmayı çok isterim. Böyle bir şey şimdiye kadar başlatmadım ama neden olmasın. Daha dezavantajlı kesimlere de, maddi olarak ya da sağlık bakımından daha zor durumda olan kesimlere de ulaşabilmeyi istiyorum. Bu bir hizmet aslında ve insanın hayatında mutlaka hizmet olmalı. Hayatında topluma hizmet olmayan insanlar nasıl mutluluk buluyorlar bilmiyorum. Bir şekilde yararlı olmak lazım.
Ben Tarabya’da oturuyorum ama arkamda Şenevler diye bir varoş semti var. Belki orada çok yetenekli çocuklar var. Keşke sadece festivaller yapılmasa da başka kaynaklar da yaratılabilse. Ben orada haftada birkaç gün çocuklarla arp çalışabilsem. Arp alamayacak durumda olan çocukların arp çalmayı öğrenebilecekleri bir yerleri olsa, küçük bir stüdyomuz olsa...Bunun için nereden kaynak bulabilirim diye aşağı yukarı altı aydır düşünüyorum. Gerçi yurt dışından böyle fonlar bulabiliyorsunuz ama buna mecbur kalmak bana biraz hüzün veriyor, buralarda bulabilmemiz lazım bu tür destekleri. Önümüzdeki sene yapmak istediğim en önemli proje bu.
Profesyonel anlamdaki işlere gelince, elimde kaydetmiş olduğum bir albüm var, onu çıkarmak istiyorum; aslında bir buçuk senedir hazır ama bir türlü ilgilenemedim. Ayrıca albümü nereden çıkartabileceğime dair biraz araştırma yaptım, Türkiye’deki durumu tekrar değerlendirdim; çünkü sorunlar var Türkiye’de klasik müzik alanında. Yayıncılık kadar ilerlemedi ne yazık ki plakçılık sektörü. Ama bu albümü mutlaka çıkartmayı düşünüyorum önümüzdeki sene içinde. Bunun dışında biraz daha cross over bir çalışma yapmak, başka tarzdaki müzisyenlerle bir araya gelmek istiyorum.