!["Movies in Concert" Film ve Konserin Muhteşem Birlikteliği](https://image.istanbul.net.tr/uploads/2025/01/news/-movies-in-concert-film-ve-konserin-muhtesem-birlikteligi-320x200.jpg)
İzle
Genç girişimci gazeteci Karin Karakaşlı ile Van Gölü kıyısındaki "Ahtamar Manastırı" projesi üzerine söyleştik.
Yorumlar:
Önce seni tanıyarak başlayalım Karin. Gazetecilik ve yazarlık yaşamında
neleri amaçladın, neler yaptın?
1972 İstanbul doğumluyum. Boğaziçi Mütercim tercümanlıktan mezun olduktan
sonra bir süre yazılı ve sözlü çevirmen olarak çalıştım.1996 yılında Agos
gazetesinde 4. sayıdan itibaren görev aldım. Hali hazırda kültür sayfaları
editörü olarak çalışıyorum. Bu arada üniversite döneminden bu yana,
çocukluktan beri başlayan yazıya olan ilgimi bir ölçüde öyküye dönüştürerek
daha profesyonel bir aşamaya geldiğimi söyleyebilirim. Gençlik kitabevinin
düzenlediği öykü yarışmalarına iki yıl üst üste katıldım, ödüllerim oldu.
Bunun sonrasında Varlık dergisinin `Yaşar Nabi Nayır` ödülünü aldım öykü
dalında ve ilk öykü kitabım, 1999 yılında `Varlık` yayınlarından `Başka
Dillerin Şarkıları` adıyla çıktı ve yine bu yıl `Ay Denizle Buluşunca` adlı
bir çocuk romanım `Bu` yayınevinden çıktı.
Tüm bu anlattıklarının yanı sıra bir Ahtamar çalışman var senin. Nedir
Ahtamarın geçmişi ve hikayesi, biraz bunu anlatırmısın?
Ahtamar, çok zengin Anadolu topraklarının geneli için olduğu gibi Ermeni
toplumu içinde özel öneme sahip Van gölünde 10. yüzyıldan beri bulunan bir
ada Manastırıdır. Fakat ne yazık ki bu tarihi Manastır yıllar boyu kendi
kaderine terk edilmiş. Oysa burası bir zamanlar efsanelere konu olmuş bir
bölge olarak, Manastır Keşişi`nin kızı Tamar`ın, sevgilisini beklediği bir
yer olarak bilinir. İşte bu mutsuz aşk`ta, her gece fener sallayarak
kendisine gelen sevgilisine yol gösterirmiş Tamar. Ancak baba, bu
gelişmeleri fark edince, rivayet o dur ki feneri fırtınalı bir gecede yanlış
ve girdaplı bir yola tutarak genci iri dalgaların arasına sürükler ve genç
aşık `Ah! Tamara` diye-diye azgın dalgaların arasında boğularak yaşamını
yitirir. Bu efsanelerin çeşitlemeleri var ama burada asıl önemli olan,
efsanelere konu olan böylesine bir bölgenin orada bakımsızlığa ve
ilgisizliğe terk edilmiş olması...
Nasıl oluştu bu çalışma, neyi amaçlıyorsun beklentilerin neler?
Ahtamar`a sadece tarihi bir yer olarak bakmamak lazım, özellikle böyle bir
dönemde Diaspora Ermenileri ile Türk toplumunu yakınlaştıracak çok hoş bir
projeye dönüştürülebilir bu bölge. Birkaç Türk ve Ermeni genç kız bir araya
geldik ve sadece bu projenin basında biraz daha ilgi ile karşılanmasını
sağlamak için çalışıyoruz.
Projenin aslı, İstanbul Ticaret Odasına ait. Her tür ayrıntısıyla
hazırlanmış ve 3 yıl önce sunulmuş bir proje olarak Kültür Bakanlığı’nın
onayını bekliyor. Bu onay gelir gelmez biz de gençler olarak aramıza
katılacak her kesimden insanlarla beraber, orada bir Gençlik Kampı gibi bir
organizasyonla bir tuğla da biz koyduk demek istiyoruz.
Neden Ahtamar?
Burasının seçilmesinin bizim için önemli bir noktası var. Bilindiği gibi
sadece tarihi bir alanın restorasyonu değil bu. Aynı zamanda, doğduğu
toprakların uzaklarında kalmış, araya nostaljilerin girdiği toplumların yani
Diaspora Ermenileriyle Türkiye`nin yakınlaşmasını ve bir ölçüde ruhların
restorasyonunu sağlamak. Bu projenin esas hedeflerinden birini de ben
böyle söyleyebilirim. Heyecan duyuyoruz hepimiz, zira artık bu tür şeylerin
yani iki toplumu birbirine yakınlaştıran diyaloğu artırıcı girişimlerin
haberlerini yapmak, bu faaliyetlerin içinde olmak istiyoruz. Evet
hepimizin de gençler olarak buna özlemi var.
Ya Ani ve diğerleri?
Ani ve diğer bölgelerde de Ermenilere dair pek çok tarihi eser var. Diğer
pek çok Anadolu kavimleri gibi Ermenilerde bu topraklarda izler
bırakmışlardır. Anadolu bu açıdan hiçbir ülke ile kıyaslanmayacak zenginliğe
sahiptir. Bu topraklar eğer bize bu zenginlikleri sunmuşsa, o zenginlikleri
sahiplenmek kuşkusuz bizim yaşamımızı zenginleştirecektir. Bunu başkaları
için yada başkaları takdir etsin diye değil, bizzat biz daha insana yaraşır
bir yaşamımız olsun diye yapmak durumundayız zira bu tarihi yapılara yada
başka kültürlerin eserlerine sahip çıkma anlayışı, aynı zamanda o kültürleri
nostaljik açıdan merak etmenin ötesinde bu gün için onlarla birlikte
yaşamanın da temel felsefesini oluşturacaktır. Bir Ermeni uygarlığının bir
yapısına önem veren bir kişi, aynı zamanda Ermeni kültürüne en az bir Ermeni
kadar hatta o sırada bir Ermeni`den daha çok katkıda bulunmuş olur ve bu gün
de biz bir arada yaşarken, bunu layıkıyle gerçekleştirmiş oluruz. O zaman
içi boşaltılmış Hoşgörü kavramlarından veya Mozaik söylemlerinden söz etmeye
gerek kalmaz. Biz birbirimizin farklılığını kabul etmiş, o farklılıkların
farkında ve onları zenginlik addederek korumaya, geliştirmeye yönelik bir
yaşam kurmuş oluruz. Bugün Ani`de ve diğer bölgelerimizde Ermenilere ve pek
çok Anadolu uygarlıklarına ait eserler var, önemli olan restore edeyim
derken daha da yıkmamak. Bu tip tartışmalar gündeme gelebiliyor çünkü.
Gerçekten aslına uygun ve temiz bir anlayışla oraya gitmek, sadece bu günü
güzelleştirmek, sadece kendimizi güzelleştirmek ve sadece kendimiz için
sahaya çıkmak... Bu kadarı da zaten daha yaşanılır bir hayat için yeterli
olacaktır.
Kare Kod (QR) Uygulaması
Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.