Jülide Kural ile sohbetimize başlamadan önce kısa kısa, Kural’ın sanat yaşamında notlar;
“1965 Adana doğumlu olan Jülide Kural, 1984 yılında Odtü Felsefe Bölümü’nde okurken, Ankara sanat Tiyatrosu’nda çalışmalarına devam etti.
1989 yılında Felsefe bölümünden sonra 1990’da İstanbul Ü. Tiyatro Bölümü’den mezun oldu.
Mzeun olduğu yıllarda Dostlar Tiyatrosu’nda “Buruk Ezgi” adlı oyununda rol aldı.
1994-1995 yıllarında Türk TV’lerinin sevilen dizisi “Süper Baba”da oynadığı rolüyle TV izleyicilerinin tanıdık siması oldu.
1991-1992 döneminde Dostlar Tiyatrosu’nda oynadığı “Sevda Bulutlar” adlı oyundaki rolüyle 1992 Ulvi Uraz yılın en başarılı oyuncusu ödülüne layık görüldü.
1995-1996 döneminde, Dostlar Tiyatrosu’nda sahnelenen “İçimdeki Çığlık” adlı oyundaki rolüyle 19. Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü.
1997-2000 yılları arasında Berlin’de çeşitli tiyatro ve dans workshoplarına katıldı. Kendi oluşturduğu “Ses” adlı tek kişilik oyununu sergiledi ve Avrupa’nın çeşitli kentlerine turne yaptı.
En son 2002-2003 Mart ayında “Frida Yaşasın Hayat” adlı projesini, kendi kurduğu Ateş Tiyatrosu adlı yeni bir kadroyla sahnelere merhaba dedi.”
1907–1954 yılları arasında yaşayan uluslararası üne sahip Meksikalı ressam Frida Kahlo, mücadeleci kişiliği, kırık bedeni, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide gidip gelen hayatıyla 20. yüzyılın büyülü kadın kimliklerinden biri oldu. Yapıtlarının yanısıra ilginç yaşamı ve politik görüşleriyle de ilgi çeken Meksikalı ressam Frida Kahlo yaşama veda edeli tam 49 yıl oldu. Ama sanat tarihinin bu sıradışı kişiliği gerek beyazperdede gerekse tiyatro sahnelerinde yaşamayı sürdürüyor. Ünlü ressamın yaşamını konu alan "Frida Yaşasın Hayat" adlı oyun yeni bir oluşum olan Ateş Tiyatrosu tarafından sahnelenecek. Bu tek kişilik oyunda ünlü ressam Frida Kahlo`yu Jülide Kural canlandırıyor.
Jülide Kural, Frida Yaşasın Hayat oyunu hakkında şöyle diyor; "İrkiltici, hüzünlü, mahzun, bir o kadar mağrur Frida Kahlo. Dünyanın başka bir yerinde, yalnızlığın sonsuz beyazlığında, ruhunun renklerini arayan bir kadın. Bir `oyuncu`. Hayatın zorunlu kıldığı rastlantısal bir an sanki Frida-Oyuncu buluşması" .
Frida’nın hikayesini oynamaya nasıl karar verdiniz?
Frida`yı tanıyordum, resimlerini biliyordum. Kendimle yüzleştiğim bir dönemde belki de algıda seçicilikle `kırık kolon` resmini gördüm ve kırıklıklarım, yaralarımla birlikte güçlü ve dik durarak devam etme kararlılığını yaşadım. Sadece keşif merakıydı ilk zamanlar, proje yoktu aklımda. Tanıdığımda ise gerçek bir insana dönüştü, iç sesim oldu Frida. Sonraları bunu insanlarla paylaşmam gerek, diye düşündüm. Bazı kaygılarım vardı. Sanatta gerçek bir hayatı, olgu ya da insanı ele aldığınızda sizi durduran bir yönü vardır. Hayal dünyanızdaki kurgunun önüne geçen bir gerçeklik var. Diğeri etik kaygıydı. Ben yaşanmış bir hayatı yeniden yorumlama hakkına sahip miyim, diye sordum kendime. Hâlâ da soruyorum. Ama Frida`nın tartışılabilir bir hayat yaşaması, tartışma noktasında hayatı açmaya çalışması gerçeği beni biraz da olsa rahatlatıyor.
Siz, Frida’yı oymadan önce bir trafik kazası geçirdiniz. Üç ay yattınız, dört ay boyunca da bastonla dolaştınız, gerçekten Frida gibi korse taktınız. Frida’nın acılarının benzerlerini yaşadınız. Kaza nasıl oldu?
Sıradan bir kazaydı. Bir gün sevdiğiniz insanlarla tatile gitmek istersiniz. Birden araba yoldan çıkar, takla atar. Arkadaşınızın bilinci kapanır, bir diğeri vefat eder, sizin 7 tane omurunuz ve bacağınız kırılır. Herkesin başına gelebilirdi. Ama ben böyle bir kaza geçirince başka bir şey oldu. Bir düşünsenize omuriliği paramparça bir kadın ve omurları kırık onu oynamaya çalışan bir başka kadın. Garip bir şeydi.
Kazadan sonra neler hissettiniz?
Kaza insan için bir milat oluyor.Ölüme bir parça yaklaşılan bir dönem.Mesela Frida`nın Diego`ya olan aşkını, Jülide olarak Diego`yu hiç bir zaman sevmediğim halde , Frida olduğumda seviyordum.Ama şimdi daha yoğun ve büyük yaşıyorum.Ölümü yanı başında hisseden bir insanın yaşadığı her duyguya çok daha fazla sahip çıkma potansiyeli oluyor.Hayat her an bitebilecek bir şey,böyleyse her anı sonsuz bir içtenlikle yaşamak gerekli.
Yani Frida gibi sizin için de kaza hayatınızda bir dönüm noktası mı oldu?
Evet, çok değiştim. Kaza öncesinde onu anlamak için sokaklarda bastonla yürüdüm, belime korseler taktım. Anladığımı sanıyordum. O korseyi gerçekten takınca, gerçekten topallayınca, insanların size ‘‘vah vah genç bir kadın ama sakat’ diye baktıklarını görünce anladım.
Oyunu izleyen izleyicilerden ne gibi tepkiler aldınız? Ben, özellikle kadınların oyuna erkeklerden daha hassas yaklaştığını gözlemledim. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Evet ben de bunu gözlemledim. Bir kee çok net olarak şu ayrım var: bu oyun her durumda kadınlara çok dokunuyor. Kadınlar çok daha fazla anlıyor, daha içten hissediyor. Erkekler, tedirgin oluyorlar. Erkek seyircinin ilk duygusu Frida’yı sevmemek! “Ben Frida’yı sevmiyorum. Etkileniyorum” diyor. Gücünden, çevresine yaydığı auradan. Kadın o kadar güçlü ki, o kadar pervasız ki ve o kadar kocaman bir kalbi var ki. Zor, şaşırtıcı ve yakıcı bir kadın olduğunu söylüyorlar. Ama kadın seyirciler, sevgi bağı kuruyorlar.
Peki son olarak sizden Frida’yı tek bir cümle olarak anlatmanızı istesek?
Benim durduğum ve gördüğüm yerde gerçek bir mücadeledir Frida`nın hayatı. Bunun içinde ruhsal ve bedensel acısı, hayata duyduğu sevgi ve bu sevginin her türlü biçimi var. Kadın olarak var olma ve politik kararlılığı var. Hepsinin ortak adı bence mücadele ve bence bundan da vazgeçmeme konusundaki meydan okuma tavrı.
Oyun tarihleri ve oynadığı yerler için tıklayın
Jülide Kural Ateş Tiyatrosu
Jülide Kural grup adresi : www.julide_kural@yahoogruops.com